Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/18063 E. 2018/25022 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/18063
KARAR NO : 2018/25022
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar Sağnak Temizlik Ltd. Şti. İle … vekilleri ile Zal Temizlik Ltd. Şti. tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalı …’nda Temizlik İşleri Müdürlüğü bünyesinde 15.09.2006 tarihinde temizlik görevlisi olarak işe başladığını, sigorta primlerinin ihale alan şirketler tarafından yatırıldığını, davalı Belediyenin asıl işveren, diğer davalıların alt işveren olduğunu, iş akdinin hiçbir neden olmaksızın davalı Sağnak şirketi tarafından feshedildiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davacı ve davalılar Sağnak Temizlik Ltd. Şti. İle … vekilleri ile Zal Temizlik Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, bu çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, fazla mesai alacağı konusunda hesap yapılırken davacı tanık anlatımları dikkate alınmıştır. Ancak davacı tanıklarının davalı işveren aleyhine açmış oldukları davalarının bulunduğu ve aralarında husumetin olduğu anlaşılmaktadır. Salt husumetli tanık beyanları ile fazla çalışma alacağının kanıtlanması mümkün değildir. Dosya içeriğine göre, işverenle husumetli durumda bulunan tanıkların beyanlarını destekler mahiyette başkaca bir bilgi, belge de bulunmadığından, fazla çalışma iddiasının ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Mahkemece söz konusu talebin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
3-Taraflar arasında yıllık izin ücreti alacağının hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Yasa’nın 53.maddesindeki düzenlemeye göre, işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi hizmet süresine göre belirlenecek olup; bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden, beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden, onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden az yıllık izin kullandırılmayacağı belirtilmiştir.
Davacının 15.09.2006- 18.06.2014 tarihleri arasında 7 yıl 9 ay 3 günlük hizmet süresinin olduğunun anlaşılması karşısında, davacının ilk 5 yıl için 14 gün üzerinden (5 yıl*14 gün) 70 gün, 2 yıl için de 20 gün üzerinden (2 yıl*20 gün) 40 gün ve toplamda 110 gün yıllık izin hakkına sahip olduğu kabul edilmeli iken, davacının 130 gün izin ücretine hak kazandığının kabul edilmesi yerinde değildir.
4-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargılama Giderlerinin Kapsamı” başlıklı 323. maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde, vekalet ücretinin vekille takip edilen davalarda takdir edileceği belirtilmiştir. Davalılardan Zal Temizlik …. Şirketinin vekilinin olmadığı anlaşılmakla, lehine vekalet ücreti verilmesi hatalı olmuştur.
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin ikinci fıkrasına göre “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.”
Somut olayda, birden fazla davalıya karşı açılan eldeki davada, davalılar yönünden kısmen ret sebebi ortaktır. Belirtilen hüküm gereğince davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.