Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17721 E. 2018/24163 K. 12.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17721
KARAR NO : 2018/24163
KARAR TARİHİ : 12.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; özel hukuk tüzel kişisi olan davalı … T.A.Ş’de şirketin yönetim kurulunun kararı ile genel müdürlük görevini üstlenen müvekkili ile davalı şirket arasında Borçlar Kanunu’na tabi bir hizmet sözleşmesi yapıldığını, ancak … T.A.Ş. hakkındaki kanunda tüm personelin kamu statüsünde olmadığı ve özel hukuka tabi olduklarının açıkça belirtilmiş bulunmasına rağmen Başbakanlığın kamu görevlileri için yapılan uygulamalar doğrultusunda re’sen aldığı bir idari karar ile görevden azledildiğinin müvekkiline Başbakanlıkça tebliğ edildiğini, bunun üzerine davacının Başbakanlık hakkında Danıştay 5. Daire nezdinde görevden azil bildiriminin iptali ve göreve iade talebiyle dava açtığını, Danıştay 5. Dairesinde sadece Başbakanlık aleyhine açılan bu davanın yargılaması devam ederken, … T.A.Ş’nin Danıştay 5. Dairesine verdiği dilekçe ile davalı Başbakanlık yanında davaya davalı olarak katılma talebinde bulunduğunu, bu talep üzerine Danıştay 5. Dairesinin verdiği husumet tayini kararı neticesinde, bir özel hukuk kişisi olan … T.A.Ş’nin de söz konusu davada davalı sıfatına haiz olduğunu, Danıştay 5. Dairesinin davacının talebini kabul ederek görevden azil işleminin iptaline ve kendisinin genel müdürlük görevine iadesine karar verildiğini, davalı … T.A.Ş. Danıştay 5. Dairesinin temyiz ve karar düzeltme başvurularının da reddedilerek nihai kararın kesinleştiğini, bunun üzerine davacının 23.12.2002 tarihli dilekçesi ile genel müdürlük görevine iadesini aksi halde kendisine tazminat ödenmesini davalıdan talep etmesine rağmen göreve iade talebinin reddedildiği gibi talep ettiği tazminatın da ödenmediğini belirterek kesinleşmiş karara rağmen müvekkilinin göreve iade talebinin reddi nedeni ile maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; zamanaşımı def’i ve süre aşımı itirazında bulunmuş, ayrıca husumet, görev, yetki ve kesin hüküm nedeni ile de davanın reddinin gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi tarihinden itibaren 1 yıllık süreye ait aylık ücretlerinin tamamını teşkil eden meblağın ödendiğini, davacının sözleşmesinde belirtilen haklar dışında bir talepte bulunamayacağını, kanun ve mevzuata göre de başka bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, öte yandan dava dilekçesinde genel müdürlük görevine başlatılmaması nedeniyle tazminat talebinde bulunulduğunu, Danıştay 5. Dairesinin kararında ise davacının göreve iadesinden bahsedildiğini ve mahkeme kararında davacının alabileceği haklarının hüküm altına alındığını, bu hakların da kendisine ödendiğini, davacının herhangi bir nedenle maddi ve manevi tazminat talep etmesinin de mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesinin 2. fıkrası gereğince yargılama yolunun caiz olmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerin görevi kanunla belirlenmiştir.
4857 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrası ve 4. maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerinde, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir.
Memur ve sözleşmeli personel ise statü hukukunu ilgilendirdiğinden, idare ile çıkacak olan uyuşmazlıklar iş mahkemeleri yerine idari yargı yerinde çözümlenmelidir.
Dosya içeriğine göre; … 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 31/01/2012 tarihli ve 2010/810 Esas ve 2012/47 Karar sayılı karar ile davalı şirkette genel müdür olarak çalışan davacının davaya konu edilen çalışmasının 14/06/1996 tarihli hizmet sözleşmesi ile başladığı, taleplerinin de bu hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının ise özel hukuk tüzel kişisi olup dava sebebine göre davacı ile arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olduğu ve 5521 sayılı Kanuna göre hizmet ilişkisinden doğan davalarda iş mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir. … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin söz konusu kararı ile iş mahkemesinin görevli olduğu hususu Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13/09/2012 tarihli ve 2012/13960 Esas 2012/19823 Karar sayılı onama ilamı ile net olarak belirlenmiştir. Bu nedenle iş mahkemesince, görevli olunan iş bu dosya açısından karar verilmesi isabetli ise de, davalı şirketteki kamu paylarının özelleştirilmesinin tamamlanmasından sonra açılan davanın, davalının bu tarih itibariyle özel hukuk tüzel kişiliğini haiz olması da göz önüne alındığında, mahkemece esasa girilerek çözümlenmesi gerekirken, davanın yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.