Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17627 E. 2018/24873 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17627
KARAR NO : 2018/24873
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:
Davacı, 26.01.2007-26.08.2008 tarihleri arasında davalı asıl işveren nezdinde değişen alt işveren şirketler nezdinde mesul tablocu olarak çalıştığını, 26.08.2008 tarihinde iş akdine haklı yada geçerli nedene dayanılmaksızın şifahen son verilmesi üzerine işe iadesi istemiyle … 3. İş Mahkemesi’nin 2008/426 esas sayılı dosyasından açmış olduğu davasının kabul edildiğini ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, ancak yasal süresi içinde davalı alt işverene gönderilen işe başlatılma talebinin davalının adresini değiştirmesi nedeniyle tebliğ edilemediğini, davacının süresi içinde işe başlatılmadığı iddiasıyla … 9. İş Mahkemesi’nin 2011/139 esas ve ek olarak … 9. İş Mahkemesinin 2011/889 esas sayılı dosyalarından talep ettiği işe iadenin mali sonuçları ile feshe bağlı alacak istemlerinin, Dairemizin 2012/9627 esas sayılı dosyasından verilen bozma kararı gereğince, işe başlatılma talebinin alt işverene tebliğ edilmediği, işverenin işe başlatma yükümlülüğünün başlamadığı ve feshin gerçekleşmemiş olduğu gerekçesiyle nihai olarak usulden reddedildiğini, buna göre ise; davacının iş akdinin geçersiz feshedildiği yönündeki kesinleşen karara rağmen, yasal süre içinde işverene işe başlatılması hususunda başvurmamış sayılacağı ve bu halde geçersiz olduğuna karar verilen feshin geçerli hale geleceği gerekçesiyle, feshe bağlı kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücret alacaklarını talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacının yıllık izin ücret alacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve kanuni bir engel bulunmamaktadır.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Tazminat niteliğinde olmaları sebebi ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun; 5. maddesindeki eşit işlem borcuna aykırılık sebebi ile tazminat, 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat, 28. maddedeki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama sebebi ile öngörülen tazminat istekleri on yıllık zamanaşımına tabidir.
4857 sayılı Kanun’un 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir.
Somut olayda; davacının kesinleşen işe iade kararına karşın, yasal süresi içinde işe başlatılması hususunda işverene başvurmayarak geçerli hale geldiği kabul edilen fesih 26.08.2008 tarihli olup, 30.12.2014 olan dava tarihi itibariyle feshin üzerinden 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden yıllık izin alacağının reddi yerine, kabulü hatalı bulunmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınarak karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.Başkan