Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17532 E. 2018/24523 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17532
KARAR NO : 2018/24523
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi(Müstemir Yetkili)
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının iş akdine haklı bir neden olmadan son verildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatillerinde ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Aynı ispat kuralları hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı için de geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davalılara ait işyerinde 03.10.2005-19.11.2013 tarihleri arasında çalışmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının tanık beyanları ile 03.10.2005- 30.07.2013 tarihleri arasında fazla çalışma yaptığını, hafta tatillerinde ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispatladığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Mahkemece de; bu bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma yeterli değildir.
Davacının … ve … haricindeki tanıklarının işyerinde çalışmadığı ve davacının akrabası olduğu görülmektedir. Davacı tanıklarından …, beyanına göre işyerinde 2004-2009 yılları arasında çalışmıştır. Davacı tanığı …’ın ise dosya içeriğinden hangi tarih aralığında işyerinde çalıştığı belirlenememektedir. İşyerindeki çalışma düzenini bilmeyen tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği gibi işyerinde çalışan tanıkların beyanlarına ise ancak davacı ile birlikte çalıştıkları süre ile sınırlı olarak itibar edilebilir.
Şu halde; Mahkemece, davacı tanıkları … ve …’ın işyerinde davacı ile birlikte çalıştıkları dönem belirlenmeden, beyanlarının tüm uyuşmazlık konusu dönem bakımından hükme esas alınması doğru bulunmamıştır. Adları belirtilen tanıkların davacı ile birlikte çalıştıkları dönem belirlenerek, bu dönem ile sınırlı olarak fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti alacağı hüküm altına alınmalıdır.
Mahkemece bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Öte yandan, taraflar arasında hükmün infazı mümkün şekilde kurulup kurulmadığı da diğer bir uyuşmazlık konusudur.
Davacı iddiası, davalıların savunması, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından; davalılar arasında organik bağ bulunduğu ve davacının muhasebe elemanı olarak her iki şirket için de çalıştığı ve davalıların davacıyı birlikte istihdam ettiği sonucuna varılmaktadır. Mahkemece, hüküm altına alınan alacaklardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına yerine, dava dosyasında iki davalı bulunmasına karşın tek davalı varmış gibi infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması da hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine 15.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.