Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17470 E. 2018/25008 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17470
KARAR NO : 2018/25008
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı asıl dava ve birleşen davada, davalı bankanın çeşitli şubelerinde görev yaptığını, işyerinde fazla çalışma yapmasına rağmen bu çalışmalara ilişkin ücretinin ödenmediğini, işverence fesihte ödenen kıdem tazminatı miktarının eksik olduğunu ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davanın ve birleşen davanın davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı fazla çalışma yaptığının ispatı yönünden Log in -log out kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Mahkemece log in kayıtlarındaki saatlerin ortalama bir şekilde değerlendirilmesi suretiyle, davacının her gün 08.30-19.30 arasında çalıştığının kabulüne dair bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Ancak söz konusu kayıtların çözümü dosyada mevcut iki ayrı bilirkişi raporunda farklı şekilde yapılmış olup, kayıtların çözümü bilirkişi raporuna yansıtılmadığından raporlar denetime elverişli değildir. Ayrıca raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesi de bir başka hatalı yöndür.
Diğer taraftan, kayıt bulunan dönem yönünden tanık beyanına göre değerlendirme yapılmaması yerinde ise de, kayıtların sadece 19/01/2009-08/10/2012 dönemine ait olduğu göz önüne alındığında, tüm çalışma süresi yönünden bu kayıtlara itibar edilerek fazla çalışma süresinin tespiti de doğru değildir. Kayıt bulunan dönemlerde bu kayıtlara göre, bulunmayan dönem yönünden ise, tanık gibi diğer delillere göre değerlendirme yapılması gerektiğinin göz önüne alınmaması bozmayı gerektirmiştir.
Belirtmek gerekir ki, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı yönünden tanık deliline göre değerlendirme yapılacaksa, tanıkların aynı işyerinde davacı ile birlikte çalışan ve davacının çalışma düzenini bilen kişiler olmasına özen gösterilmelidir.
Son olarak, mahkemece kayıtlara göre değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle hükmedilen alacaktan herhangi bir indirim yapılmamış ise de, alacağın bütünüyle kayıtlar doğrultusunda belirlendiği söylenemez. Bu itibarla, kayıtların bulunduğu döneme ilişkin olarak, bu kayıtlara göre günlük çalışmanın başlangıç ve bitiş saatleri ile haftalık fazla çalışma süresinin tek tek belirlenmesi halinde hükmedilecek fazla çalışma ücretinden indirim yapılmamalı, aksi takdirde hakkın özüne zarar vermeyecek oranda makul bir indirime gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davalıya ait işyerinde haftada kırk saati geçen çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Dosya kapsamında bulunan yönetmelikte ve 2011-2013 dönemine ilişkin toplu iş sözleşmesinin 25. maddesinde bu yönde düzenleme bulunduğu görülmekte ise de, davacının hangi tarihten itibaren bu düzenlemeden yararlandığı belirlenerek sonuca gidilmelidir. Dosya kapsamında önceki dönem toplu iş sözleşmeleri bulunmamaktadır. Bu itibarla, işyerinde uygulanan yönetmeliğin kapsamı, davacının toplu iş sözleşmesi kapsamında olup olmadığı, toplu iş sözleşmesinden yararlanma tarihleri de dikkate alınarak haftalık çalışma süresi ve haftalık fazla çalışma süresi belirlenmelidir.
2-Kabule göre de, taraflar arasında hükmedilen alacaklara uygulanacak faizin türü ve faiz başlangıç tarihi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı taraf dosyaya işçilik alacaklarının ödenmesi talebini içeren ihtarname ile bu ihtarnamenin davalıya iadeli taahhütlü posta yoluyla tebliğ edildiğine ilişkin iki ayrı gönderi ve posta alma haber kağıdı sunmuştur. Bu tebliğ türünde davalıya tebliğ edilen zarf içinde bildirilen ihtarnamenin bulunup bulunmadığı veya içeriğinin aynı olup olmadığı, iadeli taahhütlü alındı belgesinde yazılı değildir. Bu itibarla öncelikle davacının örneğini sunduğu ihtarnamenin tebliğ alınıp alınmadığı konusunda davalının beyanı alınmalı, sonucuna göre temerrüt oluşup oluşmadığı noktasında bir karar verilmelidir. Ancak dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihine yönelik beyanda bulunulmadan en yüksek mevduat faizi, ıslah dilekçesinde en yüksek işletme kredisi faizi, birleşen dava dilekçesinde ise temerrüt tarihinden itibaren en yüksek işletme kredisi faizi talep edildiği gözetilerek, taleple de bağlı kalacak şekilde TİS hükümlerine göre hesaplanan fazla çalışma ücreti için en yüksek işletme kredisi faizi, 4857 sayılı Kanun çerçevesinde hesaplanan fazla çalışma ücreti için ise en yüksek mevduat faizi uygulanmasına karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin hükmedilen alacağa yasal faiz uygulanması isabetsiz olup, kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.