Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17469 E. 2018/24284 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17469
KARAR NO : 2018/24284
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde teknisyen olarak çalıştığını, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini beyanla asıl dava ve birleşen dava doğrultusunda söz konusu alacakların hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi Raporuna İtiraz” başlığını taşıyan 281. maddesinin 1. fıkrasına göre, “(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. (2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir. (3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” Anılan hükmün gerekçesinde ise, maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığının güvence altına alındığı, bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, tarafların, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilecekleri ifade edilmiş olup, rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük sürenin, kesin süre olduğu; hak düşürücü bir nitelik taşıdığı, Dolayısıyla, tarafların bu süre içerisinde itirazlarını dile getirmemeleri halinde bilirkişi raporunun onlar bakımından kesinleşeceği ve rapora itiraz olanağını tümüyle kaybedecekleri ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme dikkate alınarak somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında, davacı tarafın kök bilirkişi raporunun tebliğe üzerine rapora karşı olumlu veya olumsuz herhangi beyanda bulunmaksızın davayı ıslah ettiği, ayrıca 07.11.2014 tarihli duruşmada da “ bilirkişi raporuna yönelik davalı yanın itirazları yerinde değildir. Bilirkişi raporu işveren kayıtlarına dayalı olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla davanın taleplerimiz gibi kabulüne karar verilmesini talep ederiz” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi için dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi ek raporunda belirlenen alacak miktarı, kök raporda belirlenen miktardan daha fazla olmuştur. Dosya kapsamına göre davacı taraf, birleşen dava açmak suretiyle ek raporda belirlenen alacağın tamamının hüküm altına alınmasını talep etmiş ve mahkemece bu doğrultuda gerek asıl dava gerekse birleşen davadaki talepler birlikte dikkate alınarak karar verilmiş ise de, davacının önceki açık beyanı karşısında, ek rapor ile hesaplanan tutarı talep etmesi mümkün bulunmamaktadır. Davacı vekili duruşmada açıkça davalının itirazının dikkate alınmamasını ve mevcut bilirkişi raporuna göre talebi gibi karar verilmesi gerektiğini ifade etmiş olup, bu beyan ile yukarıda açıklanan yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, davacının kök raporda belirlenen alacak miktarından fazlasını isteyemeyeceği açıktır. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme yapılarak, ek raporda hesaplanan alacağın tamamına hükmedilmesi yerinde görülmemiştir.
Temyiz edilen kararın yukarıda belirtilen sebepten bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.