Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/17212 E. 2018/24362 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17212
KARAR NO : 2018/24362
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı … davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı … Mad. Nak. Mot. … Ltd. Şti.’yi taraf göstererek açtığı işbu dava dosyasında, müvekkilinin 01/08/2002-20/03/2008 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız ve ihbar önellerine uyulmadan davalı tarafından feshedildiğini, davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinin ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacaklarının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, işbu dava dosyası ile birleştirilen Zonguldak 2. İş Mahkemesinin 2014/818 Esas – 2014/645 Karar sayılı Türkiye … Kurumu Genel Müdürlüğü ile bahse konu şirketi davalı göstererek açmış olduğu dava dosyasındaki dilekçesinde ise davalılar arasındaki rödovans sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağından davalıların müştereken-müteselsilen sorumlu tutulmasını ve ilgili alacakların davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Türkiye … Kurumu vekili, davanın mükerrer açıldığını ve zamanaşımına uğradığını, husumetin yanlış tarafa yöneltildiğini, müvekkili kurumun davaya konu alacağa ilişkin işveren sıfatının bulunmadığını, müvekkili kurum ile diğer davalı şirket arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Madencilik şirketi vekili, davacının iş aktini kendisinin feshettiğini, ücretlerinin ödendiğini, yıllık izinlerinin kullandırıldığını, alacakların zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu kabul edilerek, dava konusu alacakların kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davacı … davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davalılar Ofton Madencilik Ltd. Şti. ile Türkiye … Kurumu Genel Müdürlüğü arasındaki ilişkinin niteliği ve davalı Türkiye … Kurumu Genel Müdürlüğü’nün dava konusu işçilik alacaklarından sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Rödövans, maden ruhsat alanlarının maden arama ve işletme ruhsat sahibi tarafından sözleşme ile gerçek veya tüzel bir kişiye bir süre bırakılması, maden ocağının işletilmesini üstlenen gerçek veya tüzel kişinin ise, ruhsat sahibine ürettiği her bir ton maden için bir miktar ücret ödemeyi taahhüt ettiği bir sözleşmedir. Rödövans sözleşmesi, maden ruhsatının devrini değil, bu hakkın bir başkasına belirli bir süreyle kullandırılmasını amaçlar. Bu sözleşmenin yapılması kanunda herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır.
Maden Kanunu’nda, maden haklarının bölünmezliği ilkesi kabul edilmiştir (m.5/1). Bu düzenlemenin amacı, işletilmesinde kamusal yarar olan madenlerin rasyonel ve ekonomik olarak değerlendirilmelerini sağlamaktadır. Ancak, aynı madde uyarınca maden arama ve işletme haklarının devri mümkündür. Maden Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devredilebilir. Devir yapılmadan önce arama ve işletme ruhsatlarının devredildiği tarihteki ruhsat bedelinin iki katı tutarında devir bedeli alınır. Devir Bakanlık onayı ile gerçekleşir.”
Bakanlık izni alınmadan yapılan rödövans sözleşmesi ile ilgili yaptırım Kanunda özel olarak düzenlenmiştir. Maden Kanunu’nun Ek 7. maddesinin birinci fıkrasına göre “Ruhsat sahipleri ile üçüncü kişiler arasında rödövans sözleşmeleri Bakanlığın iznine tâbidir. İzin alınmaksızın yapılan rödövans sözleşmesi ile yürütülen madencilik faaliyetleri durdurulur”.
24/06/2010 tarihinde yürürlüğe giren 5995 sayılı Kanun ile Maden Kanunu’na eklenen Ek Madde 7’de “Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar rödövansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre ruhsat sahibinin Maden Kanunu’ndan doğan sorumlulukları nedeniyle sözleşmede denetim yetkisine ilişkin bir takım hükümlere yer verilmesi rödövans sözleşmesinin geçerliliğine halel getirmez.
Daha önce maden sahasını işletmeye açmış olan ruhsat sahibi, sonradan işletme ruhsatını üçüncü kişiye rödövans sözleşmesi ile devredebilir. İşletme hakkını devrederken işletmede bulunan alet ve makineleri de sözleşmenin diğer tarafının kullanması için verebilir. Bu durumda ruhsat sahibi, sadece karşılığında rödövans bedeli aldığı ürünü denetlemek, teslim almak ve maden kanununun ruhsat sahibine yüklediği yükümlülükler nedeniyle üretime yönelik olmayan işçi bulundurmak yetkilerine sahiptir.
Rödövans sözleşmesinin tarafları arasında çıkan uyuşmazlıklar açısından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 357. maddesinde düzenlenen ürün kirasına ilişkin hükümler kıyasen uygulanmaktadır. Ürün kirası sözleşmesine göre, kiraya veren, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlenmektedir.
Rödövans sözleşmesinde, mülkiyeti devlete ait olan madenlerin arama ve işletme hakkını alan gerçek veya tüzel kişilerin bu haklarını üçüncü kişilere devretmesi söz konusudur. Bu nedenle, rödövans sözleşmesinde alt işveren sözleşmesinde olduğu gibi biri asıl işveren, diğeri alt işveren olan iki işveren bulunmamaktadır. Ruhsat sahibi, yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde iş alan başka bir işverenle alt işverenlik sözleşmesi düzenlememektedir. Diğer bir deyişle, maden kanununa uygun olarak akdedilen rödövans sözleşmesi yukarıda ifade edilen alt işverenlik sözleşmesinin unsurlarını taşımamaktadır (…, /…, ; Rödovans Sözleşmesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XIX, 2015, s. 160).
Maden sahasında işletme hakkının kiraya verilmesinde (rödövans sözleşmesi) rödövansçı, madeni, sözleşmede belirtilen şartlar çerçevesinde kendi adına işletir. Rödövansçı, madeni kendi adına işletemiyorsa, üretim, çalışma ve organizasyon açısından ruhsat sahibine tam olarak bağlı ise bu durumda rödövanstan değil, alt işverenlik ya da ihaleden söz edilir. Dolayısıyla rödövans sözleşmesi rödövansçının bağımsızlığını ve inisiyatifini tamamen ortadan kaldıracak şekilde düzenlenemez. Rödövans sözleşmesinde, asgari üretim miktarı ile ton başına verilecek ücretin belirlenmesi hukuki ilişkiyi rödövans olmaktan çıkarmaz. Rödövans sözleşmesinde rödövansçı istediği kadar işçi alıp çıkartabilir, kanunlara aykırı olmamak şartıyla üretim sürecini istediği gibi yönetebilir, vardiyalar oluşturabilir, çalışma şartlarını belirleyebilir. Rödövansta önemli olan belirli nitelikte ve miktardaki madenin belirli zaman dilimleri içinde çıkartılarak istenilen yerlere sevkini yapmaktır.
Somut olayda, Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilerek dava edilen alacakların tamamından davalıların müştereken müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilerek işbu dava ve ek davanın davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükme esas bilirkişi raporunda, davacının çalışma süresinin 01.08.2002-20.03.2008 tarihleri arasında olduğunun esas alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının, davalı … Madencilik Ltd. Şti.’ye ait işyerinde çalıştığı sabittir. Dosyaya sunulan, davalılar Türkiye … Kurumu Genel Müdürlüğü ile … Madencilik Ltd. Şti. arasında imzalanmış, 5 nolu maden sahasının rödövans karşılığı … Madencilik Ltd. Şirketine işlettirilmesine ilişkin sözleşmenin ikinci maddesinde sözleşme konusu tanımlanmıştır. Bu maddede;
“Hukuku Türkiye … Kurumu’nun uhdesinde kalmak kaydıyla Üzülmez Müessesesi 5 No.lu kömür sahası içinde aşağıda mevki ve koordinatları belirtilen alanda;
a)İş bu sözleşmenin eki olan teklif mektubunda belirtilen ve mahiyeti Madde 7′ de açıklanmış bulunan rödövans bedelinin Türkiye … Kurumuna ödenmesi karşılığında, bu şartname ve eki sözleşme hükümlerine riayet suretiyle, Maden Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve Belediye Gelirleri Kanunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı mevzuatı ile ilgili diğer kanun ve mevzuatın getirdiği tüm yükümlülükler, bütün masraf ve her türlü sorumluluğu işyeri sahibi olarak işletmeciye ait olmak üzere, şartnamenin 7. maddesindeki yeterlilik kriterlerine sahip gerçek / tüzel kişilerce aşağıda cinsi belirtilen madenin aranması, işletilmesidir.
b) Anılan sahada işletme hakkına konu kömür ile birlikte mahlut halde bulunan ve jeolojik teşekkül itibariyle kömür ile birlikte işletilmesi zaruri olan başka cins madenlerin işletilmesi durumunda, Türkiye … Kurumuna ayrıca bedel ödemek zorundadır. Bu bedel yapılacak bir protokolle tespit edilir.” şeklinde düzenlemeye yer verildikten sonra, maddenin devamında maden cinsi, ruhsat numarası, il, alan ve pafta numarası bilgileri ile koordinat ve çalışma derinliğine ilişkin koşullar belirlenmiştir.
Sözleşmenin 5. maddesinde üretim yıllarına göre, şirketçe taahhüt edilen asgari üretim miktarları yazılmış; üretim yıllarında taahhüt edilen asgari üretim miktarlarının altında üretim yapılması halinde dahi, işletmecinin (şirketin) yıllık taahhüt edilen miktar üzerinden hesaplanan rödövans bedelini ödemekle yükümlü olduğu; üretim yıllarında taahhüt edilen asgari üretimden fazla üretim yapılması halinde ise fazladan üretilen miktarın rödövans bedelinin ayrıca ödeneceği kabul edilmiştir.
Sözleşmenin “Türkiye … Kurumuna ödenecek rödövans payı ve ödemeler” başlıklı 7. maddesi içeriğinde, üretim yıllarında ödenecek rödövans bedelinin, birinci üretim yılı olan yer teslim tarihi ile 31.12.2005 tarihine kadar ton başına 9,00 TL uygulanacağı, birinci üretim yılından sonraki yıllara ait rödövans bedelinin ise, Devlet İstatistik Enstitüsü üretici fiyatları indeksindeki madencilik ve taş ocakçılığı aralık ayı indeks sayısının, bir önceki yıl aralık ayı indeks sayısına göre değişim oranı (%) ‘si uygulanmak suretiyle her yılın ocak ayında yeniden tespit edileceği kararlaştırılmış ve ödeme tarihleri belirlenmiştir.
Sözleşmenin “maden sahasının işletilmesi ve çalışma şekli” başlıklı 15. maddesinde ise; işletmecinin, kömür varlığının işletilmesi, zenginleştirilmesi, pazarlanması, fiziki ve nakdi yatırımları, iş gücü ve iş makineleri ihtiyacını, yatırım, işletme, finansman, plan ve programlarını, termin planlarını ve sair konuları kapsayacak şekilde hazırlayacağı işletme projesini, sözleşmenin onay tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde Türkiye … Kurumuna sunacağı; işletme projesinin yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların, verilen süre içinde tamamlattırılacağı, istenen şartlara uygun olarak projenin verilen sürede düzeltilmemesi halinde ise Türkiye … Kurumu’nun 27. madde hükmünü uygulamaya yetkili olduğu; işletme projesinin, çalışmalar sırasında gelişecek ihtiyaçlara göre işletmecinin gerek duyması veya Türkiye … Kurumu’nun isteği üzerine revize edilebileceği, yapılacak her değişikliğin Türkiye … Kurumu tarafından onaylanması ve işletme projesi ile değişikliklerin bir maden mühendisi tarafından hazırlanması ve imzalanması gerektiği kararlaştırılmıştır. Yine madde içeriğinde, işletmecinin mevzuat, sözleşme ve işletme projesine uygun bir şekilde sözleşme konusu faaliyetleri yürüteceği belirtilmiştir. Sözleşmenin 19. maddesinde, işletmecilikle ilgili ve bir maden mühendisi tarafından hazırlanan bir sonraki yıla ait faaliyet programlarının her üretim yılı başında Türkiye … Kurumu’nun onayına sunulacağı, yıllık iş programları çerçevesinde yürütülecek olan faaliyetlerin, aylık ve yıllık faaliyet raporları olarak Türkiye … Kurumuna verileceği, üretim faaliyetlerinin 1/1000 ölçekli imalat planına devamlı olarak işleneceği ve bu imalatların projeye uygunluğunun Türkiye … Kurumu tarafından kontrol edileceği kabul edilmiştir.
Sözleşmenin 20. maddesi uyarınca ise; Türkiye … Kurumu veya yetkili kılınacak Müessese Müdürlüğü, işletmecinin sahadaki çalışmalarını, işletme projesine uygun yapıp yapmadığını kontrol etmeye yetkilidir.
Mahkemece davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu kabul edilse de yukarıda ana hatlarıyla özetlenen sözleşme bir rödövans sözleşmesidir.
Şu hususun da üzerinde durulmalıdır ki; 5995 sayılı Kanun ile Maden Kanunu’na eklenen Ek Madde 7’de yer alan “Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar rödövansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” hükmünün 24/06/2010 tarihinde yürürlüğe girmiş olması, 24/06/2010 tarihinden önceki dönem için rödövansçı işçilerinin o işyeri ile ilgili doğan işçilik alacaklarından ruhsat sahibinin de sorumlu olduğu şeklinde bir yoruma imkan vermez. Çünkü, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi geçerli bir rödövans sözleşmesinin varlığı durumunda, ruhsat sahibi ile rödövansçı arasındaki ilişkinin niteliği başından itibaren aynıdır. Bu ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde düzenlenen asıl işveren-alt işveren ilişkisi tanımlamasına uygun olmadığı açıktır. Dolayısıyla, geçerli bir rödövans sözleşmesinin varlığı durumunda, 24/06/2010 tarihi öncesi ve sonrası şeklinde bir ayrım yapılmaksızın, ruhsat sahibinin, rödövansçı işçilerinin işçilik alacaklarından sorumlu olmadığı kabul edilmelidir.
Açıklanan sebeplerle, davalı Türkiye … Kurumu Genel Müdürlüğünün dava konusu işçilik alacaklarından sorumluluğu bulunmadığından hakkında açılan davanın, taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde kabul ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.
3-Davacının hüküm altına alınan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
4857 sayılı Kanun’dan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK. 147. maddesi) uyarınca beş yıllık zamanaşımına süresine tabidir.
Mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 128. maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir. Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151. maddesinde yer almaktadır.
Somut olayda, iş sözleşmesi 20.03.2008 tarihinde feshedilmiştir. Davacı, davasını 11.07.2013 tarihinde açmıştır. Dava dilekçesi davalı şirkete 25.07.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup; davalı şirket 01.08.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacının iş akdinin feshi tarihinden itibaren beş yıl geçtikten sonra dava açtığı anlaşılmakla yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeksizin eksik inceleme ile yıllık izin ücreti alacağının davalı şirket yönünden de kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.