Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/16042 E. 2018/23213 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16042
KARAR NO : 2018/23213
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :… Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı Kamu Hastaneleri Birliği vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, … akdine haklı bir neden olmadan son verildiğini öne sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:
Kararı, davalı Kamu Hastaneleri Birliği vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı Kamu Hastaneleri Birliği’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
Aynı ispat kuralları ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı için de geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davacı tanıklarının beyanlarından hareketle hesaplanan fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alındığı görülmektedir.
Dosya içeriğinden, beyanları hükme esas alınan davacı tanıklarının işverene karşı husumetlerinin bulunduğu bir başka deyişle, işverene karşı açılmış benzer sebeplere dayalı işçilik alacağı davaları olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı tanıklarının beyanlarının yan deliller ile desteklenmedikçe tek başına hükme esas teşkil etmesi mümkün değildir. Dava dosyasında, davacının fazla çalışma yaptığını ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını gösteren husumetli tanık anlatımları dışında yan bir delil bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, yöntemince ispatlanamayan fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre; ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağının dava dilekçesinde talep edilen miktarına dava tarihinden, ıslah dilekçesinde talep edilen miktarına ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken fesih tarihinden itibaren faize hükmedilmesi ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile fazla çalışma ücreti alacaklarına uygulanması gereken kanuni faiz türü en yüksek mevduat faizi olduğundan bu alacaklara taleple bağlı kalınarak ‘’ yasal faizi geçmemek üzere en yüksek mevduat faizi’’ yürütülmesi gerekirken ‘’yasal faiz’’ uygulanması da doğru olmamış ise de, bu alacakların reddi gerektiği açıklandığından ayrıca bozma nedeni yapılmamış ve eleştirmekle yetinilmiştir.
3-Taraflar arasında bir diğer uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, … sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için … sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı belediyede 7 yıl 6 ay 14 gün çalışması bulunan davacının kıdemine göre hak ettiği yıllık ücretli izin süresinin 110 gün olduğu belirlenerek karşılığı alacak miktarı hüküm altına alınmıştır. Davacının işe başladığı tarihten itibaren geçen çalışma süresi boyunca hiç izin kullanmamış olması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca yıllık ücretli izin kullanıp kullanmadığı, kullanmış ise kaç gün yıllık izin kullandığı konusunda beyanı alınmalı bundan sonra sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmelidir.
4-İhbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarının dava dilekçesinde talep edilen miktarına dava tarihinden; ıslah dilekçesinde talep edilen miktarlarına ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken bu alacaklara fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Hüküm altına alınan alacak miktarlarının net mi yoksa brüt tutarlar mı olduğunun hüküm yerinde belirtilmemesi de infazda tereddüt yaratır mahiyetinde bulunduğundan isabetli görülmemiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, 25.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.