Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/16035 E. 2018/23211 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16035
KARAR NO : 2018/23211
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :… Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının … akdine haklı bir neden olmadan son verildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere göre ve hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının aldığı ücret konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı … Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir … karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
… sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. … sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında … sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. … sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, … sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı … sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, … sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, … yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, … sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı …, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı … bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Davacı, brüt 2.238,00 TL, net 1.600,00 TL ücret ile çalıştığını iddia etmiş; davalı yan ise, davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Mahkemece davacının brüt 1.021,50 TL asgari ücret ile çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacının işyerinde vardiya sorumlusu olarak çalışmış tanığı kendisinin 1.200,00 net ücret aldığını, davacı konumundakilerin 1.500,00-1.700,00 TL arası ücret aldığını; satış temsilcisi olarak çalışmış tanığı ise kendisinin 1.500,00 TL net ücret aldığını, davacının ücretinin de bu kadar olduğunu, ücretin bir kısmının elden bir kısmının bankadan alındığını beyan etmiştir. Dosyaya sunulan ücret ödeme bordrolarında, 2012 yılı Ocak ayı bordrosu hariç tamamında ücret seviyesinin dönemin asgari ücreti seviyesinde olduğu, bordroların tamamının davacı tarafından imzalandığı görülmektedir. 2012 yılı Ocak ayı bordrosunda ise normal kazanç brüt 1.676,21 TL olarak gösterilmiş olup bundan sonra davacının ücretinin muvafakati ile düşürüldüğünü gösteren bir belge ye dosyada rastlanılmamıştır. Davacı tanıklarının beyanları ile 2012 yılı Ocak ayı bordrosu birlikte değerlendirildiğinde, davacının fesih tarihi olan 23.7.2013 tarihi itibariyle brüt 1.934,18 TL; net 1.500,00 TL ücret aldığı, ücretin bir kısmının elden ödendiği ve asgari ücret kadarının bankaya yatırıldığı sonucuna varıldığından; Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan alternatif hesaplamadan 1.934,18 TL brüt (1.500,00 TL net ) ücrete göre yapılan hesaplamaya itibar edilmek yerine asgari ücrete göre yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece davacı tanıklarının dahi fazla mesai yapıldığı takdirde karşılığının ödendiğini beyan ettikleri bu durumda davacının bordrolarda yer alandan çok fazla mesai çalışması yaptığını ve tahakkuk bulunmayan aylarda da fazla mesai çalışması yaptığı hususunu ispatlayamadığı gerekçesiyle fazla çalışma ücreti alacağı talebinin reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı tanıklarının ödeme yapıldığına ilişkin beyanları ancak kendilerini bağlar. Şu durumda, fazla çalışma ücretinin ödendiğinin işverence yöntemince ispatlandığından söz edilmesi mümkün değildir.
Tanık anlatımlarından, davacının ilkbahar aylarındaki üç hafta dışında haftanın beş günü 08.00-20.00 arası, ayda 3 cumartesi ise 08.00-17.00 arası çalıştığı; yasal ara dinlenme süreleri düşüldüğünde, davacının ilkbahar aylarındaki üç hafta dışında; ayın bir haftasında 7.5 saat, geri kalan üç haftasında ise haftada 15.5 saat fazla çalıştığı sonucuna varılmaktadır.
Mahkemece bu kabule göre fazla çalışma ücret alacağı hesaplatılıp varsa, imzalı ücret bordrolarında zamlı tahakkuk bulunan aylar dışlanarak, bordrolarda tahakkuk olmakla birlikte zamsız olması ya da bordroların imzasız olması halinde ise yapılan ödemeler mahsup edilerek ve tanık anlatımları ile hesaplama yapılacak olması nedeniyle hakkın özünü zedelmeyecek makul oranda bir takdiri indirim ile sonuca gidilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.10.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.