Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/16001 E. 2018/22975 K. 23.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16001
KARAR NO : 2018/22975
KARAR TARİHİ : 23.10.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan … ile … tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait okulda kaloriferci olarak değişen alt işverenler bünyesinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek, bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … vekili, davanın husumet itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davacının 01/10/2007-29/02/2012 tarihleri arasında çalıştığını, tüm yasal haklarının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde davalı … vekili ile davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Anayasanın 141 inci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında hükme esas alınan bilirkişi raporuna atıf yapılarak davacının yıllık izin ücreti alacağının bulunmadığı belirtildikten sonra, hükümde 1.969,29 TL yıllık izin ücreti alacağının kabulüne karar verilmesi HMK’nın 297. maddesine aykırıdır.
Kararın gerekçesinde üç ayrı yerde ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına yer verilerek, önce ulusal bayram ve gene tatil ücreti alacağının 1.219,48 TL, sonra 1.337,86 TL olduğunun belirtilmesi, ardından hafta tatili ücreti alacağının kabul edilmesi halinde talep edilebilecek ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının 2.160,46 TL olduğunun ifade edilmesi, hükümde ise 1.219,48 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının hüküm altına alınması yukarıda ifade edilen yasal düzenlemelere aykırıdır.
2-Taraflar arasında davacının davalılara ait işyerinde geçen çalışma süresinin tespiti ile davalıların sorumlu oldukları alacak miktarının belirlenmesi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 2004-2013 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığına ait okulda değişen alt işverenler bünyesinde çalıştığını ileri sürerek bu çalışmalarına ilişkin işçilik haklarının tahsilini talep etmiştir. Mahkemece davacının 12/09/2005-31/12/2012 dönemine ait çalışmaları ile sınırlı olarak belirlenen işçilik alacakları hüküm altına alınmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 01/01/2004-30/06/2014 dönemine ait toplam çalışma süresinin bir kısmının hangi işyerine ait olduğunun belirlenemediği ifade edilerek, böylece 12/09/2005-31/12/2012 tarihleri arasında toplam 1638 günün davalı … Küplere ait işyerinde geçtiği, 375 günün de …. şirketi nezdinde geçtiği sonucuna varılmış ise de, tüm … kayıtları getirtilmeden varsayıma dayalı olarak sonuca varılması yerinde olmamıştır. Ayrıca bilirkişi raporunda, dosya kapsamındaki kayıtlara aykırı olarak, davacının dava dışı… Temizlik Şirketi nezdinde geçen çalışma süresinin, davalı …’e ait işyerinde geçmiş gibi değerlendirildiği ve davalıya ait işyerinde geçen çalışma süresine eklendiği anlaşılmaktadır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. Bu itibarla, öncelikle dava konusu döneme ilişkin tüm … kayıtları ile ilgili döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri getirtilerek, bu dönem içindeki çalışmaların hangi işverenlere ait işyerinde geçtiği detaylı olarak belirlenmelidir. Bu araştırmanın sonucuna göre, çalışmanın geçtiği işverenler arasındaki ilişki, gerek asıl işveren alt işveren ilişkisi gerekse işyeri devri kuralları bakımından değerlendirilerek, varsa davalıların sorumlu oldukları alacak miktarları da ayrı ayrı belirlenmek suretiyle sonuca gidilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacının fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil günü çalışması bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Dosya içeriğine göre; davacının okul olan işyerinde kaloriferci olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları da davacının kaloriferci olarak hafta içi 12’şer saatlik 2 vardiya düzeninde çalıştığını, ayrıca hafta tatilinden önce de 24 saat çalıştığını beyan etmişlerdir. Mahkemece tanık beyanları doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti hüküm altına alınmıştır. Ancak davacının işi kalorifercilik, çalıştığı işyeri ise okul olup; davacının çalışma düzeni belirlenirken, yapılan işin niteliği ile çalışılan işyerinin özelliklerinin dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan salt tanık beyanlarına itibarla davacının haftada 39 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek sonuca gidilmesi yerinde olmamıştır. Somut uyuşmazlık yönünden, öncelikle, davacının çalıştığı okulun fiziki kapasitesi ve diğer özellikleri (tekli veya ikili öğretim sistemi, öğrenci sayısı, eğitim-öğretim saatleri, yatılı olup olmadığı, açık veya kapalı olduğu dönemler gibi) eksiksiz olarak belirlenmeli, davacının işine ilişkin olarak da, davacı ile aynı işi yapan başka işçi olup olmadığı, vardiya veya nöbet usulü şeklinde bir çalışma düzeni bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Davacı kaloriferci olarak çalıştığını ileri sürdüğüne göre, bu işin niteliği, süresi, kapsamı ile mevsim koşulları ve işyerine özgü diğer tüm özellikler bir arada değerlendirildikten sonra davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı noktasında bir sonuca varılmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi bozma sebebidir.
Kabule göre de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının günlük çalışma süresine göre belirlenecek ara dinlenme süreleri dikkate alınmadan haftalık fazla çalışma süresinin belirlenmesi, ayrıca davacının 24 saatlik nöbet süresinin en fazla 14 saatinde çalıştığının kabul edilebileceği hususlarının gözetilmemesi yerinde değildir.
4-Kabule göre, kıdem tazminatı dışındaki alacaklar yönünden dava ve ıslah tarihi yerine dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalıdır.
Temyiz edilen kararın yukarıda belirtilen sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23/10/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.