Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/15857 E. 2018/23049 K. 24.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/15857
KARAR NO : 2018/23049
KARAR TARİHİ : 24.10.2018

MAHKEMESİ :… Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait … … hattında çalışan 35 M 8563 plakalı ticari minibüste 10.05.2003-14.07.2013 tarihlerinde şoför olarak çalıştığı halde çalışmalarının 25.10.2010 tarihinden sonra kuruma bildirildiğini, günlük hasılatın %20’si üzerinden ücret sistemi ile çalıştığını, … sözleşmesinin haksız ve tazminatsız olarak davalı tarafından feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile hafta tatili ücreti, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve yıllık ücretli izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının, müvekkili davalının oğlu olduğunu ve 2007 yılına kadar babası ile birlikte oturduğunu, bu itibarla davalı babanın, davacı oğlunu, 4857 sayılı Yasaya göre istihdam etme iddiası ve bu bağlamda işçi alacakları savunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, öte yandan 35 M 8563 plakalı minibüsün 2002-2008 yılları arasında sadece müvekkilinin kardeşi …’nun Belediyede işe başlayana kadar müvekkili ile birlikte çalıştığını, bu süreçte davacının, babasının ve amcasının işi çıktığı bazı günlerde ara ara yardım ettiğini, davacının amcasının 2006 yılında Belediyeye işe girdiğinde davacının söz konusu minibüste 506 sayılı Kanununun 3.maddesinin 1-K bendi ile 5510 sayılı Kanunun 6. maddesinin (f) fıkrasında tanımlanan nitelikte olmak üzere kendi nam ve hesabına bağımsız etkinlikle bulunduğunu ve bu etkinliğini 25.10.2010 tarihine kadar sürdürdüğünü, bu süre içerisinde ailesinin mutfak masraflarını karşılaması için davalı babasına cüz’i miktarda iaşe yardımı yapmakla yetindiğini, 25.10.2010 tarihinden itibaren davacının minibüste kendi nam ve hesabına faaliyetini sürdürdüğünü, ancak Bağ-Kur’a nazaran SSK’dan emekli olmak daha avantajlı olduğundan, davalı babası adına kurumda dosya oluşturarak 25.10.2010-28.06.2013 ile 15.07.2013-15.09.2013 dönemlerinde 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesine tabi olarak etkinliğine devam ettiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekliğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanarak davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin … Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda … mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup Mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. … mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 sayılı … Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir.
İşçinin 4857 sayılı Kanun kapsamında kalmaması halinde … mahkemesine açılan davada, dava dilekçesinin görev nedeni ile reddi ve davanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Davanın esastan reddi usule aykırı olacaktır.
5521 sayılı … Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca 4857 sayılı Kanun’a göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında … sözleşmesinden veya 4857 sayılı Kanun’a dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri … mahkemeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendi uyarınca, “507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde” bu kanun hükümleri uygulanmaz. Kısaca, işçi esnaf niteliğindeki işyerinde çalışıyor ve bu işyerinde çalışan kişi sayısı 3 ve daha az ise, işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın … mahkemesinde değil, görevli hukuk mahkemesine çözümlenmesi gerekir.
507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Kanun’a yaptıkları atıfların 5362 sayılı Kanun’a yapılmış sayılacağı da açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinde 507 sayılı Kanun’a yapılan atıf, 5362 sayılı Kanun’a yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni kanuni düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni Kanun’un 3. maddesine göre “Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri” olarak belirtilmiştir. 507 sayılı yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni kanunun düzenlemesi karşısında artık 21.06.2005 tarihinden sonra 4857 sayılı Kanun’un kapsamını belirlerken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Kanun’daki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka kriterlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı kanun döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni kriterler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir.
5362 sayılı Kanun’un 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkar faaliyeti kapsamında kalan işyerinde 4857 sayılı Kanun’un 4/ı bendi uyarınca, üç kişinin çalışması halinde bu işyeri … kanunun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede, üç işçi yerine “üç kişi” den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri, 4857 sayılı Kanun’a tabi olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, davacının, davalı nezdinde çalıştığı iddiasına karşılık, burada kaç kişi çalıştığı, yukarıdaki ilkeler ve yasal düzenlemeler ışığında davalı işyerinin esnaf işletmesi olup olmadığının araştırılıp, buna bağlı olarak görev hususunun düşünülmemesi hatalıdır. Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.