Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/15563 E. 2018/22558 K. 18.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/15563
KARAR NO : 2018/22558
KARAR TARİHİ : 18.10.2018

MAHKEMESİ :… Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, … akdine emeklilik nedeniyle haklı olarak son verdiğini ve ödenmeyen alacakları bulunduğunu öne sürerek fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre ve özellikle temyiz nedenlerine göre hükmü temyiz eden davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece hükme esas alınan 10.04.2015 tarihli bilirkişi ek raporunda; davacının haftanın altı günü, günde 10 saat 1 saat ara dinlenme ile haftada 9 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de, sözü edilen kabul dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı tanıklarının beyanı ve tüm dosya kapsamına göre, davacının bir hafta boyunca, 10.00-18.00 vardiyasında haftanın altı günü çalıştığı ve fazla çalışmasının bulunmadığı, diğer hafta ise 13.00-22.00 vardiyasında günde 9 saat bir saat ara dinlenme ile haftada 3 saat fazla çalışma yaptığı sonucuna varılmaktadır. Şu halde, davacının iki haftada bir 3 saat fazla çalışma yaptığının kabulü yerine 9 saat fazla çalışma yapıldığının kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca, dosya içerisinde bulunan imzalı ücret bordroları hesaplama dönemi için tek tek incelenerek zamlı fazla çalışma tahakkuku olup olmadığı belirlenip, zamlı tahakkukların varlığının tespiti halinde bu ayların dışlanması aksi halde yapılan ödemelerin mahsubu gerekirken bu şekilde bir araştırma yapılmadan doğrudan ödemelerin mahsup edilmesi de isabetli olmayıp ayrı bir bozma nedenidir.
3- Mahkemece, hüküm altına alınan alacak miktarlarının net tutarlar olduğu anlaşılmak ile birlikte hüküm yerinde açıkça net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmeyerek infazda teraddüt yaratılması da doğru olmamıştır.
Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18.10.2018 oybirliği ile karar verildi.