Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/14892 E. 2018/20976 K. 03.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/14892
KARAR NO : 2018/20976
KARAR TARİHİ : 03.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İŞ) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 1997-2013 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, iş akdini ücretinin eksik bildirildiği, fazla çalıma yapmasına rağmen ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle feshettiğini beyan ederek, kıdem tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ile yıllık izin ücret alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının ücret alacaklarına ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığını, tüm ücretlerinin ödendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı temyizi yönünden;
2-Taraflar arasında uyuşmazlık davacı işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır.
Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda; bilirkişi tarafından, dosyaya sunulan yıllık ücretli izin defterine göre davacının 127 günlük izin hakkı bulunduğuna dair hesaplama yapılmış, Mahkemece davacının yıllık izin ücret alacağına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Oysa ki, davacının hizmet süresine göre hakettiği yıllık izin süresinin hesaplanarak yıllık ücretli izin defteriyle kullandığı sabit olan izinlerin mahsup edilip yıllık izin ücret alacağının hesaplanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Diğer yandan, davacı dava tarihinden önce davaya konu alacaklarının ödenmesi için davalı işverene ihtarname göndermiş olup, talep ettiği bu alacaklar yönünden davalı işveren dava tarihinden önce temerrüde düşürülmüştür. Talep doğrultusunda ihtarnamede talep edilen alacaklar bakımından temerrüt tarihinden itibaren faize karar verilmemiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Davalı temyizi yönünden;
4- Taraflar arasındaki uyuşmazlık işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve davacının gerçek ücretinin belirlenmesi konusunda yapılan emsal ücret araştırmasının yeterli olup olmadığı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı tarafından asgari geçim indirimi dahil net 925,00 TL ücret aldığı iddia edilmiş, işveren ise davacının asgari ücret aldığını savunmuştur. Davacı tanığı davacının 1.000,00 TL ücretle çalıştığına dair beyanda bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılamada, davacının garson olarak çalıştığı, 1.000,00 TL net ücret aldığı değerlendirilerek ve davacı talebi aşılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan emsal ücret araştırmasının yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Davacının meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği sorulmalı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği yeniden araştırılmalı, davacının dava dilekçesinde beyan ettiği ücret miktarı da gözönünde bulundurularak davacı talebi aşılmadan ve dosya kapsamındaki tüm deliller bir arada değerlendirilerek aylık ücret miktarı noktasındaki uyuşmazlık çözümlenmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla mesai yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla mesai alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla mesainin ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışma ve genel tatil çalışmasının bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla mesaisi olup olmadığı araştırılmalıdır.
Fazla mesai çalışmasının yazılı delil ya da şahitle ispatı imkan dahilindedir.
Somut olayda, davacı sabah 07.00-21.30 saatleri arasında çalıştığını, otelin çok yoğun olduğu kayak mevsiminde ve futbol takımlarının kaldığı dönemlerde gece saat 23.00′ a kadar çalıştığını beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosyaya sunulan personel servis saatlerine göre, davacının haftanın 6 günü 07.00-21.30 saatleri arasında 14,5 saat çalıştığı, 1,5 saat ara dinleme yaptığı, günlük 13 saat, haftalık 78 saat çalıştığı ve 33 saat fazla çalışma yaptığı değerlendirilmiştir. Dosyaya davalı tarafça sunulan personel servis saatlerini gösterir belgelerin incelenmesinde, en son belgenin 07.07.2008 tarihine ait olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, dosya içerisinde bulunan personel servis saatlerini gösterir belge döneminde söz konusu belgelere göre fazla mesai hesabı yapılmalı, belgelerin bulunmadığı dönemde ise davacı tanık beyanlarıyla davacının fazla çalışma ücret alacağı hesaplanmalıdır. Hesaplama yapılırken davalının ıslaha karşı süresinde yapılan zamanaşımı savunması da dikkate alınmalıdır.
6-Diğer taraftan, davacı ıslah dilekçesi ile kıdem tazminatı talebi dışındaki diğer alacak kalemleri hakkında yasal faiz talep etmesine rağmen Mahkemece en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi hatalı olmuştur. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 03.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.