Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/14271 E. 2018/20328 K. 27.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/14271
KARAR NO : 2018/20328
KARAR TARİHİ : 27.09.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili , müvekkilinin davalı işyerinde 24/02/2006 – 27/05/2014 tarihleri arasında montajcı olarak AGİ ile birlikte 1.600,00-TL ücret ile çalıştığını, 1475 sayılı İş Kanununun 14. Maddesinin 1. Fıkrasının (5) numaralı bendi gereği yaş şartı hariç 15 yıl sigorta ve 3600 gün prim ödeme gün sayısını tamamlayan müvekkilinin 27/05/2014 tarihinde iş akdini haklı olarak fesih ettiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı ve davalı arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı agi dahil 1600 TL ücretle çalıştığını iddia ederken, işveren davacının asgari ücret aldığını savunmuştur. Dosyaya sunulan 2013-2014 yıllarına ait bordrolarda davacının ücreti asgari ücret olarak görülmektedir. Mahkemece, sendikalardan ücret araştırması yapılmış,…-ağaç iş sendikası tarafından bürüt 2137.20 TL aylık ücret alabileceği, ağaç iş sendikası tarafından ise ; aylık bürüt 1500 tl ücret alabileceği bildirilmiştir. Davacı tanıklarından … davacının 1200,00-1300,00 TL net maaşla çalıştığını beyan etmiş davalı tanıklarından … ise davacının 1000,00 TL net ücretle çalıştığını , asgari ücret kadarının bankaya yatırıldığını geriye kalan kısmın elden ödendiğini beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının agi dahil net 1600 ücret aldığı kabul edilerek dava konusu alacaklar hesaplanmış ise de, kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçide olup, tüm dosya kapsamı, davacının sendikalı çalışan olduğu yönünde bir iddia bulunmaması ve özellikle davacı tanık beyanı dikkate alındığında davacının aylık net 1.200,00 TL ücretle çalıştığının kabulü dosya içeriğine daha uygun düşmektedir. Belirtilen yön gözetilmeden verilen karar isabetsiz olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3-Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği 1475 sayılı Kanun’un 14/11. maddesinde öngörülmüştür. O halde faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde 1475 sayılı Kanun’un 14/3. maddesine göre işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır.
Emekliliğe hak kazanma belgesi işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için de faiz başlangıcı olmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin başladığı tarihtir.
Somut olayda, iş sözleşmesi davacı tarafından emeklilik sebebiyle feshedilmiş olmakla beraber, … alınan emeklilik belgesinin işverene verildiği ispatlanamamıştır. Şu halde, hüküm altına alınan kıdem tazminatı alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması da hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.