Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/1252 E. 2017/1344 K. 06.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1252
KARAR NO : 2017/1344
KARAR TARİHİ : 06.02.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, davalı temyizi üzerine yapılan bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Taraflar arasında fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istkirar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki easaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK)
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazıanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmakadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilirse usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Mahkemeleri Usulü-6.Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesinde fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücretleri karşılığı şimdilik 2.000,00 TL talep edildiği belirtilmiş olup davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerini talep etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece aldırılan ilk bilirkişi raporunda, fazla çalışma-hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları ayrıştırılmaksızın 13.416,48 TL brüt fazla çalışma olarak hesaplanmış ve davacı yanca hesaplanan miktar üzerinden ıslah yapılmıştır. Hüküm davalı temyizi üzerine, fazla çalışmanın haftalık yerinde günlük hesaplanmasının hatalı olduğu, cumartesi ve pazar günleri çalışması ile hafta içi yapılan bir kaç saat çalışmanın hafta sonu çalışması olarak değerlendirilmesinin nedeninin açıklanmamış olması ve bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı gerekçesiyle 04.6.2014 tarihinde bozulmuştur. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, 13.416,48 TL brüt fazla çalışma alacağı yeniden hüküm altına alınmıştır. Davalı temyizi üzerine 10.03.2015 tarihinde hüküm, davacının hafta tatili ve genel tatil talebi olmadığı halde bu günlerdeki çalışmanın fazla mesai gibi değerlendirilerek saati %50 zamlı olarak fazla çalışma hesabına katılmasının doğru olmadığı, ara dinlenme sürelerinin hatalı düşüldüğü ve fazla çalışmanın ücrete dahil olup olmadığının tespiti gerektiği gerekçeleriyle ikinci kez bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak aldırılan rapora göre, sadece fazla çalışma ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır.
İkinci kez yapılan bozma ilamında davacının hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacak talebi olmadığından bahsedilmiş ise de, dava dilekçesinde açıkça fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil ücretleri karşılığı şimdilik 2.000,00 TL talep edildiği belirtilmiş olduğundan bozmanın bu yönüyle maddi hataya dayalı olduğu, davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarını talep ettiği ve ıslahtan önce alınan bilirkişi raporunda bu alacakların tamamı fazla çalışma olarak hesaplandığı için ıslahın fazla çalışma olarak yapıldığı, açıklanan nedenle bu alacakların hesaplanarak 13.416,48 TL brüt miktar üzerinden ıslah edilmiş olduğu kabulüne göre hüküm altına alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacının hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığının tespiti ile varsa bu alacakların davalı yararına oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 06.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.