Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/11884 E. 2020/8226 K. 30.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/11884
KARAR NO : 2020/8226
KARAR TARİHİ : 30.06.2020

MAHKEMESİ : … 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının … … A.Ş’ye ait işyerinde idari personel olarak değişen alt işverenler bünyesinde çalıştığını, davacının 31/10/2013 tarihinde askerlik nedeniyle işten ayrıldığını, 04/05/2014 tarihinde terhis olduğunu ve 30/06/2014 tarihinde yeniden işe alınması için hem davalıya hem de alt işverene başvurmasına rağmen davacıya cevap verilmediğini, davalı kurumun boş yer olmasına rağmen davacıyı işe almadığını ileri sürerek davacının üç aylık ücreti tutarında tazminatın hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı şirket çalışanı olmadığını, davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, davacının başvuruda bulunduğu … … Dağıtım AŞ’nin davalı şirketten ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu, söz konusu başvurunun yasal muhataba yapılmadığını,davacının işe başlatılması veya başlatılmaması kararının işvereni olan yüklenici şirketin vereceğini, dolayısıyla usulüne uygun bir başvurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir
Temyiz:
Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında davacının İş Kanununun 31. maddesine göre üç aylık ücret tutarında tazminata hak kazanıp kazanmadığı ve bu tazminattan asıl işverenin alt işverenle birlikte sorumlu olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, davacı askerlik sebebiyle iş sözleşmesini feshettiğini, askerlik dönüşünde gerek alt işverene gerekse asıl işverene süresinde başvuru yapmasına ve boş yer bulunmasına rağmen kendisi ile iş sözleşmesi yapılmadığını ileri sürerek, alt işverence ödenmesi gereken üç aylık tazminatın asıl işverenden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince asıl işveren olan davalı şirketin ‘alt işverenin eski işçisini İş Kanunu madde 31/son fıkra kapsamında yeniden işe alınmamasından doğan tazminattan’ İş Kanunu madde 2/f.6 kapsamında birlikte sorumlu olmadığı sonucuna varılmış; bölge adliye mahkemesi tarafından da, İş Kanunu madde 2/f.6 kapsamındaki birlikte sorumluluğun, alt işverenin işçilerine karşı olduğu, davacının ise askerlik hizmeti nedeniyle 31/10/2013 tarihinde iş sözlemesini feshettiği, eski işverenine yeniden işe alınmak için başvuru yaptığı tarihte alt işveren … Enerji Tekn. İnş. Müh. San. Tic Ltd. Şti işçisi olmadığı, tazminat hakkı doğsa bile bu tarihte davacı alt işveren işçisi olmadığından bu tazminatın ödenmemesinden, asıl işverenin sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de, gerek ilk derece mahkemesince gerekse bölge adliye mahkemesince olaya uygulanması gereken hukuk kuralının hatalı yorumlandığı anlaşılmaktadır.
4857 sayılı Kanunun 31. maddesinin son fıkrasında herhangi bir askeri ve kanuni ödev dolayısıyla işinden ayrılan işçilerin bu ödevin sona ermesinden başlayarak iki ay içinde işe girmek istedikleri takdirde, işverenin bunları eski işleri veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla işe almak zorunda olduğu, aranan şartlar bulunduğu halde işverenin iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma isteğinde bulunan eski işçiye üç aylık ücret tutarında tazminat ödeyeceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, davacının askerlik sebebiyle iş sözleşmesini feshettiği, askerlik dönüşünde ise sözü edilen düzenlemeye uygun olarak işe alınma isteğinde bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus, 31. maddedeki yükümlülüğün ihlaline bağlı sonuçlardan asıl işverenin alt işveren ile birlikte sorumlu olup olmayacağıdır. Bir diğer ifade ile çözümü gereken husus, asıl işverenin birlikte sorumluluğunun kapsamına 31. maddeye ilişkin taleplerin dahil edilip edilemeyeceği ile ilgilidir.
4857 sayılı İş Kanunun 2. maddesinde, “… asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” denilmektedir. İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi tarafından, davacının başvuru tarihinde alt işverenin işçisi olmadığı gerekçesiyle İş Kanununun 2. maddesindeki düzenlemeden yararlanamayacağı sonucuna varılmıştır. Halbuki, burada önemli olan husus işçinin başvuru tarihinde alt işverenin işçisi olması değildir. Aksinin kabulü, iş sözleşmesi feshedilen hiçbir işçinin asıl işverenden feshe bağlı alacaklarını talep edemeyeceği anlamına gelir ki, böyle bir kabul şekli hukuk kuralının düzenlenme amacına aykırı düşer. Bu sebeple kanundaki sorumluluğun oluşması için, işçinin halen alt işverenin işçisi olması gerekmez. Asıl işverenin sorumluluğu için gereken iki şey, alt işverenin yükümlülüğünün “o işyeri ile ilgili olması” ile “İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden” doğmasıdır. Bu itibarla asıl işverenin birlikte sorumluluğunun kapsamının çizilebilmesi için yapılması gereken iş, davacının talebinin öncelikle o işyeri ile ilgili olup olmadığının netleştirilmesidir. Burada sözü edilen işyerinin davacının askerlik için sözleşmeyi feshettiği tarihte mevcut işyeri olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Davacı fesih tarihinde, asıl işverene ait işyerinde alt işveren işçisi olarak çalıştığına göre, başvuru tarihinde alt işveren asıl işveren ilişkisinin aynı taraflar arasında devam ediyor olması halinde, “o işyeri ile ilgili olma” şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir. Dosya kapsamındaki yazılardan, asıl işveren alt işveren ilişkisinin yeniden işe alınma talebi ile başvuru tarihinde de devam ettiği anlaşılmakta olup, somut olayda bu şartın gerçekleştiği açıktır.
Çözümü gereken ikince husus ise, davacının talebinin alt işverenin “İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden” doğan yükümlülüklerine ilişkin olup olmadığıdır. Davacının askerlik sonrasında yeniden işe alınma talebinin Kanunun 31. maddesine dayandığı, böylece diğer şartlar mevcut olduğu takdirde alt işverenin davacıya yeniden işe alma yükümlülüğünün kanundan doğan bir yükümlülük olduğu da açıktır.
Açıklanan bu esaslara göre, somut olayda İş Kanununun 31. maddesindeki diğer şartlar gerçekleştiği takdirde, davalı asıl işverenin davacının 31. maddeye dayalı tazminat talebinden dava dışı alt işveren ile birlikte sorumlu tutulması gerektiği açıktır. İlk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi tarafından gerek İş Kanununun 31. maddesi, gerekse İş Kanununun 2. maddesinin maddi vakıaya uygulanmasında hataya düşülerek yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuş olması hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 30.06.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.