Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2017/10486 E. 2017/9593 K. 25.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/10486
KARAR NO : 2017/9593
KARAR TARİHİ : 25.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin … Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. ait işyerinde 25.08.2003 tarihinden bu yana sigortalı işçi olarak çalıştırıldığını, iş akdinin davalı işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak 07.07.2010 tarihinde fesih edildiğini ileri sürerek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … Gıda A.Ş. vekili zamanaşımı itirazında bulunarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
A-Davacı temyizi yönünden:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, hak sahibine karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı kanunun 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında 4857 sayılı Kanun’da işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz.
Somut olayda davalı işverence dosyaya sunulan istifa dilekçesi boşluk doldurma şeklinde matbu bir dilekçe olup, imza tarihi yoktur. Kaldı ki, Dairemizce aynı gün temyiz incelemesi yapılan dosyalardaki emsal işçilerden de benzer mahiyette aynı içerikte istifa dilekçeleri alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre iş akdinin davalı işveren tarafından, haklı bir fesih sebebine dayanmaksızın ve ihbar öneli de tanınmaksızın feshedildiğinin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır.
3-Davacının hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında diğer bir uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının puantaj kayıtlarına göre hafta tatili çalışması olmadığı gerekçesi ile hesaplama yapılmamıştır. Ancak sunulan puantaj kayıtları imzasız olduğu gibi dairemiz temyiz incelemesinden geçen emsal dosyada (dairemizin 2016/33484esas sayılı dosyası), sezon dönemlerinde hafta tatillerinde çalışıldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu halde mahkemece emsal dosyadaki kabul de dikkate alınarak davacının sezon dönemlerinde hafta tatilinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
B-Davalı temyizi yönünden:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık işçilik alacaklarının zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi gerekip gerekmediği konusundadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Somut olayda, dava kısmi alacak davası olarak açılmıştır. Davalı vekili, davacının 10.02.2015 tarihli ıslah dilekçesine karşı kanuni süre içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Bu durumda, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def’i değerlendirilerek belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.