Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/9427 E. 2018/27167 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9427
KARAR NO : 2018/27167
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin 02/07/2007 tarihinden itibaren davalı işyerinde çeşitli kurumlarda güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı ve geçerli bir sebep olmadan 02/06/2012 tarihinde davalı işverence feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının istifa ederek işten ayrıldığını, yıllık izinlerinin kullandırıldığını, fazla mesai yapmadığını, karşı dava olarak davacının rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini belirterek ihbar tazminatının davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def’i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def’i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Somut olayda, davacı 26/10/2015 tarihinde fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacakları talebinde beş yıllık zamanaşımı dikkate alındığı belirtilerek ıslah talebinde bulunmuş olup, ıslah dilekçesi 10/11/2015 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiştir.Bunun üzerine davalı, 24/11/2015 tarihinde ıslah ile arttırılan miktarlar bakımından ıslaha konu alacakların tümü bakımından zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Mahkemece ıslah sonrası zamanaşımı def’i dikkate alınmaksızın ve davacının ıslah dilekçesinde fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacakları bakımından talep ettiği miktarlarda aşılmak suretiyle alacakların hüküm altına alınması hatalıdır. Hal böyle olunca Mahkemece ıslaha karşı süresinde yapılan zamanaşımı def’i dikkate alınmak suretiyle ve davacının ıslah dilekçesinde talep ettiği miktarlarda dikkate alınarak alacakların hüküm altına alınması gerekli iken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ve genel tatil ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Somut olayda; imzalı bordrolarda fazla çalışma ve genel tatil tahakkuklarının bulunduğu, ancak bilirkişi tarafından bu bordroların dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Dosya içindeki bordrolar incelendiğinde fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının birlikte tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafın fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil çalışmalarını dosya kapsamında bulunan imza föylerine göre ispatladığından imzalı bordrolarda belirtilen fazla mesai saatine karşılık gelen miktarın mahsubu ile geriye kalan miktarında ulusal bayram genel tatil alacağından mahsup edilmesi gerekli iken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.