Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/83 E. 2018/24889 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/83
KARAR NO : 2018/24889
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının 2005-2012 yılları arasında davalı şirkette işçi olarak çalıştığını, iş akdini haklı nedenle feshettiğini kıdem tazminatının açtığı dava sonunda ödendiğini, 3’lü vardiya sistemiyle çalışmasına rağmen vardiyası bittiği halde işyerinde çalışmaya devam ettiğini hafta tatilinde de çalıştığı halde haklarının ödenmediğini belirterek alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece işyeri kayıtlarına göre davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışması bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafça süresinde temyizi üzerine 09.11.2015 tarihli ek karar ile temyiz isteminin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 432/1-4 maddesi gereğince miktar itibariyle kesinlik sınırı sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Ek karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuku Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, kısaca kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.
Her ne kadar mahkemece temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kaldığından bahisle reddine karar verilmiş ise de, davacı yanın dava dilekçesinde fazlaya dair hakkını saklı tuttuğu dikkate alındığında temyiz isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin davacı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin yerinde olmayan EK KARARININ BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 2005-2012 yılları arasında davalı şirkette işçi olarak çalıştığını, iş akdini haklı nedenle feshettiğini kıdem tazminatının açtığı dava sonunda ödendiğini, 3’lü vardiya sistemiyle çalışmasına rağmen vardiyası bittiği halde işyerinde çalışmaya devam ettiğini, hafta tatilinde de aynı şekilde çalıştığı halde haklarının ödenmediğini belirterek, fazla mesai, hafta tatili ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında fazla çalışma ve hafta tatili alacağının hesaplanması hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Aynı ilkeler hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerindeki çalışmanın ispatı konusunda da geçerlidir.
Somut olayda, davacı haftanın 6 günü 08.00-16.00, 16.00-24.00, 24.00-08.00 saatleri arasında mesai yaptığını, ancak iş yoğunluğuna göre fazla çalışmalarının da bulunduğunu iddia etmiş olup Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işyeri kayıtlarına göre davacının genel olarak 08.00-16.00, 16.00-24.00, 24.00-08.00 saatleri arasında çalıştığı, günlük 8 saatlik çalışma süresinden 1 saatlik ara dinlenme süresinin mahsubu halinde davacının fazla çalışmasından bahsedilemeyeceği belirtilmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda, davacının genel olarak 08.00-16.00, 16.00-24.00, 24.00-08.00 saatleri arasında çalıştığı, günlük 8 saatlik çalışma süresinden 1 saatlik ara dinlenme süresinin mahsubu halinde davacının fazla çalışmasından bahsedilemeyeceği belirtilmiş ise de, dava dilekçesinde mesainin iş yoğunluğuna göre bu saatleri aşacak şekilde uzadığı belirtilmiş olup, gerçekten de işe giriş çıkış kayıtlarında işe giriş ve çıkış saatlerinin kabul edilen mesai saatlerinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple kayıt bulunan dönem bakımından bu kayıtların ayrıntılı incelenmek suretiyle haftalık fazla çalışma sürelerinin ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir. Kayıt bulunmayan dönemler bakımından ise davacı tanıklarının husumetli olduğu göz önünde bulundurularak ilgili dönemlerdeki fazla çalışma talebinin reddine karar verilmelidir.
Açıklanan nedenle, Mahkemece denetime elverişli hesap raporu alınmalı, davacının işe giriş çıkış kayıtlarına göre her hafta ne süre ile çalışma yaptığı ve hafta tatili kullanmadan çalıştığı haftalar tespit edilmeli, fazla çalışma yapıldığı ve hafta tatili kullanmadan çalışıldığı tespit edilen aylar için denetime elverişli hesap raporuna göre davacının fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacağının olup olmadığı belirlenmelidir.
Bu yön gözetilmeden denetime olanak bulunmayacak şekilde aldırılan rapora göre fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacağının reddi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.