Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/7747 E. 2019/10053 K. 08.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7747
KARAR NO : 2019/10053
KARAR TARİHİ : 08.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesinde; “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan tarifenin 12. maddesi ise,”Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Ancak hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmünü içermektedir.
Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilmesine karşın ve birden fazla davalı aleyhine açılan davanın aynı sebepten kısmen reddi halinde ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek avukatlık ücretine hükmolunması gerekirken ayrı ayrı ve reddedilen miktarın üzerinde vekalet ücreti takdir edilmiş olması hatalıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının, vekalet ücretine ilişkin,
“Davalı …Bilişim Temizlik Turz. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,” bentlerinin çıkartılmasına yerine,
“Reddedilen miktar üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.499,37 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine” cümlesinin eklenmesine, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden …Bilişim Tem. Turz. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.’ye yükletilmesine, 08.05.2019 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY

4857 sayılı İş Kanunu’nun 6.maddesine göre işyeri veya işyerinin bir bölümü başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Türk Borçlar Kanununun 428. maddesinde de işyerinin devri ve hukuki sonuçları İş Kanunu’nun 6.maddesine paralel bir biçimde düzenlenmiştir.
İşyerinin devri ile birlikte, devralan işveren önceki işverenin işçilere karşı olan genel hak ve borç statüsünü üstlenmekte, iş ilişkisinden kaynaklanan tüm yükümlülüklerin borçlusu ve aynı zamanda tüm hakların da alacaklısı durumuna gelmektedir. Bu durumda, iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralan işverene geçtiğine ve devralan işveren devreden işverenin hukuki konumunu üstlendiğine göre, işyerini devralan işveren, sadece kendi döneminde gerçekleşen haklardan değil, aynı zamanda işçinin devreden işveren yanındaki çalışması nedeniyle kazandığı haklardan da sorumlu olacaktır (ÖZKARACA, Ercüment, “İşyeri Devri, Devirden Önce Doğan Borçlardan Sorumluluk”, Karar İncelemesi, Çalışma ve Toplum Dergisi, 131-162, s.142-143).
Devreden işverenin devir tarihinde muaccel olan alacaklardan müteselsil sorumluluğu için öngörülen iki yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmayıp hak düşürücü süre niteliğindedir(ÖZKARACA, s.150). Dolayısıyla, iki yıllık bu sürenin durması, kesilmesi söz konusu olmayıp, hâkim tarafından resen nazara alınması gerekir. Bu durumda, devir tarihinden başlamak üzere iki yıllık bir süre geçtikten sonra devreden işverenin sorumluluğu sona erecektir.
Dava açılması ile hak düşürücü sürelerin korunması, yalnız dava edilen kısım için geçerlidir. Dolayısıyla, kısmi dava açılması durumunda alacağın sadece kısmi dava yapılan kesimi için hak düşürücü süreler korunmuş olur; saklı tutularak dava dışı kalan kesim için ise hak düşürücü süre korunmuş olmaz (KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 2, 6. Baskı, İstanbul, 2001, s.1544, 1671).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun HGK, 22.03.2006, 2006/5-147 E, 2006/97 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davadaki talep sonucunun ıslah yoluyla arttırılması veya değiştirilmesi için, o hakkın maddi hukuk açısından mevcut bulunması gerekir. Hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte hak düşürücü süre nedeniyle ortadan kalkan bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.
Yargıtay hak düşürücü süre içinde açılan kısmi davanın saklı tutulan haklar bakımından hak düşürücü süreyi uzatmayacağına ilişkin pek çok karar vermiştir (Y5HD, 4.5.1989, 23307-9906, YKD, 1989/10, s.1398; Y5HD, 30.01.1986, 15480-959, YKD, 1986/5, s.662-663; HGK, 22.03.2006, 2006/5-147 E, 2006/97, UYAP).
Somut olayda davacı işçi, devreden davalı işveren döneminde doğmuş bulunan alacaklarını kısmi dava konusu yapmıştır. Dava devir tarihinden itibaren iki yıllık süre içinde açılmış ise de, iki yıllık süre geçtikten sonra kısmi ıslahla dava konusu miktar arttırılmıştır. Başka bir anlatımla, kısmi ıslahla dava konusu yapılan miktar bakımından iki yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Bu nedenle davalı devreden işveren bakımından ıslahla dava konusu edilen miktarın reddine karar verilmelidir. Çoğunluğun kararına bu gerekçe katılamıyoruz. 08.05.2019