Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/5916 E. 2019/3084 K. 12.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5916
KARAR NO : 2019/3084
KARAR TARİHİ : 12.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVALILAR :
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketlere ait iş ortaklığında tır şoförü olarak çalıştığını, aylık ücretinin net 1.950,00 TL olduğunu, iş sözleşmesinin davalılar tarafından gerekçe gösterilmeksizin feshedildiğini işleri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili alacağı, fazla mesai alacağı ile yıllık izin ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı şirket ortaklığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 06.02.2013-05.05.2014 tarihleri arasında çalıştığını,iş sözleşmesinin feshi nedeniyle tüm alacaklarının ödendiğini beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının aylık ücret miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanun’un 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı, ücret yanında verilen yol ve yemek yardımı da alarak çalıştığını ve ortalama maaşının aylık net 1.950,00 TL olduğunu iddia ederken, davalı ise davacının aldığı ücretin 1.609,09 TL olduğunu savunmuş ve dosyaya bir kısım ücret bordroları sunmuştur. Dinlenen davalı tanığı davacının aldığı ücret hakkında beyanda bulunmamıştır. Davacı tanıklarından Davacı tanığı … ise maaşının aylık 2.000,00 TL olduğunu davacının 50,00 TL daha az aldığını beyan etmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda ise, dosyaya sunulan ve davacı tarafından imzalanan 2014 yılı ocak ayı ücret bordrosunda günlük brüt ücretinin 76,97 TL olduğunun kabulü ile bu ücrete 6,00 TL yemek ve 3,00 TL servis yardımı ilavesi edilerek tazminata esas aylık ücret belirlenmiştir. Ancak Mahkemece, bu konudaki tanık beyanları değerlendirilmeden, emsal ücret araştırması da yapılmaksızın, davacının aylık ücret konusundaki iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile bordroda yer alan ücretin esas alınması isabetli olmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş, davacının unvanı ve görevi netleştirildikten ve belirlendikten sonra fesih tarihi itibariyle işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek ünvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından, meslek odalarından ve diğer kuruluşlardan yapılacak emsal ücret araştırması ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi internet sitesindeki “Kazanç Bilgisi Sorgulama” kısmındaki bilgiler dikkate alınarak ücretinin belirlenmesinden sonra, sonucuna göre kabul edilen alacaklar hakkında karar verilmesi gerekir. Bu hususta gerekli araştırma yapılamadan karar verilmesi hatalı olmuştur.
3-Taraflar arasındaki başka bir uyuşmazlık konusu da davacı işçinin fazla mesai yapıp yapmadığı noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Aynı ilkeler ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları için de geçerlidir.
Somut olayda, dosyaya sunulan ücret bordroları imzasızdır. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda ücret alacağının düşürüldüğünden bahisle sadece 2014 yılı mart, nisan ve mayıs ayları için hesaplama yapılmış; fazla mesai ödemesi adı altında tahakkukların bulunduğu bir kısım ücret bordolarında davacının imzası olmamasına ve ödemenin başka surette ıspat edilememesine rağmen bu miktarlar mahsup edilerek fazla mesai alacağı belirlenmiş ise de yapılan bu hesaplama dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Bu hali ile denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi de isabetli değildir. Mahkemece yapılacak iş, davacının tüm çalışma dönemi için tanık beyanları da esas alınarak fazla mesai ücretinin belirlenmesi, imzasız ücret bordrolarında fazla mesai olarak tahakkuk ettirilen miktarların banka kanalı ile ödenip ödenmediğinin araştırılarak ödemenin ıspat edilmesi halinde mahsup edilerek varsa davacıya ait fazla mesai ücret alacağının hesap edilmesidir. Hal böyle iken, ödemenin yapılıp yapılmadığı tespit edilmeden imzasız ücret bordrolarına itibar edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Taraflar arasında hak kazanılan yıllık izin süresi ile ilgili uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yasal düzenlemede ücretli izinlerin tarafların anlaşması ile 1475 sayılı Kanun döneminde 12 gün 4857 sayılı Kanun döneminde 10 günden az olmamak üzere bölünebileceği öngörülmüştür. Ancak somut olayda gerek 1475 sayılı Kanunun 52/2. gerekse 4857 sayılı Kanunun 53. maddesine uygun bir ücretli izin kullanımı bulunmamaktadır. Yıllık ücretli izin hakkı anayasal bir hak olup uluslararası sözleşmelerle korunmuştur. 1475 sayılı Kanunun 52/2.fıkrasında belirtilen şekilde 12 günden az, 4857 sayılı Kanunun 56/3. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak 10 günden aşağı verilen ücretli izinler işçinin dinlenme hakkını tam olarak kullanmasını engeller.
Somut olayda dosya kapsamında davacı imzalı yıllık izin talep formlarında genellikle birer günlük izin talep edildiği, birinde iki gün, bir diğerinde de ise yarım gün şeklinde izin taleplerinin olduğu görülmektedir. Öte yandan davacının yıllık ücretli izinlerinin işverence kullandırılmadığı da açıktır. Bu durunda yıllık izin mahiyetinde olmayıp mazeret izni niteliğinde olan izin sürelerinin yıllık izin süresinden mahsubu hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 12.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.