Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/56 E. 2018/24963 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/56
KARAR NO : 2018/24963
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette 01/07/2008-08/02/2013 tarihleri arasında alüminyum ustası olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminat ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kısmi dava açmasında hukuki yarar bulunmadığını, zamanaşımı, yetki ve husumet itirazında bulunduklarını, davacının devamsızlık yaptığını, işe başlaması için davet gönderildiğini, ancak başka bir işe başlaması nedeniyle davacının işe dönmediğini, bu sebeple iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı HMK’nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda, davacı yıllık ücretli izin süresinin yarısını dahi kullanmadığını iddia etmiş olup, davalı yıllık izinlerin kullandırıldığını savunmuştur. Hükme esas bilirkişi raporunda, davacının kıdem süresi itibariyle 56 gün yıllık izin ücretine alacağına hak kazandığı, bunun 11 gününü kullandığıi bakiye 45 gün izin ücreti alacağı bulunduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak dosyada davacının 01.07.2009 tarihinden itibaren yıllık iznini kullanmak istediğini belirtir dilekçe yer almakta olup, bu iznin tamamının yahut birkısmının kullanılıp kullanılmadığı hususu sabit değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunması karşısında, mahkemece, davacı asile kapsamda bulunan kayıtları gösterilmeli, davacı tarafından izinlerin birkısmının yahut tamamının kullanıldığının kabul edilmesi halinde kullandırıldığı kanıtlanan yıllık izinlerin hesaplanan miktardan mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında iş akdinin sona erme şekli ve davacının kıdem-ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı 01.07.2008 tarihinden itibaren davalı işyerinde alüminyum doğrama işçisi olarak çalışmış olup, sosyal güvenlik kurumu kayıtlarına göre davalı işyerinden 08.02.2013 tarihinde çıkışı bildirilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının işveren tarafından ödenmediğini, yıllık izinlerinin bir kısmının kullandırılmadığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından kötüniyetle sona erdirildiğini beyan etmiştir. Davacı dilekçesinde ücret ve işçilik haklarının ödenmediğini iddia edip işveren tarafından çıkarıldığını ileri sürmüş ise de, bu konuda dayanağı olan davacı tanığı beyanında davacının ücretlerini alamadığından veya geç aldığından işten kendisinin ayrıldığını ifade etmiştir. Bu durumda davacının iddia ettiği yıllık izin ücreti alacağının yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirilerek sabit olduğunun anlaşılması halinde, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı ve eylemli olarak feshedildiği kabul edilerek ihbar tazminatının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü bozma nedenidir.
4-Taraflar arasında giydirilmiş ücretin hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Giydirilmiş ücretin tespitinde, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler dikkate alınır.
Mahkemece, davacı tanığının beyanından hareketle yemek giydirilmiş ücrete dahil edilerek yapılan hesaplama doğrultusunda karar verilmiştir.
Ancak, bilirkişi raporunda giydirilmiş ücrete eklenen yemek bedeli olan 13,00 TL’nin neye göre tespit edildiği anlaşılamamaktadır. Mahkemece, ilgili kuruluşlardan işyerinin niteliği ve davacının çalışma dönemi de belirtilerek 1 öğün yemek bedelinin ne kadar olduğu sorulup belirlenmeli bundan sonra tespit edilecek yemek bedeli ücrete ilave edilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.