Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/3981 E. 2019/1023 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3981
KARAR NO : 2019/1023
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalının işyerinde muhasebe meslek elemanı olarak 27.03.2013 tarihinde işe girdiğini, haftanın 6 günü 08.30-18.30 saatleri arasında çalıştığını, öğle arası ve dinlenme olmadığını, müvekkilinin büronun bütün yemek ve alışveriş işlerini yaptığını, fatura yatırma, evrak hazırlama, ödeme yapma, kredi kartı ve banka işlemlerini yürüttüğünü, dini bayramlar haricinde tüm resmi tatillerde çalıştığını, çalışmaya devam ederken 01.09.2013 tarihinde serbest muhasebeci mali müşavirlik stajını başlattığını, staj sırasında ve sonrasında maaş verilmeye devam edildiğini ve iş akdinin 31.07.2014 tarihinde haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının işyerinde mali müşavirlik stajyeri olduğunu ve bu davada iş mahkemelerinin görevsiz olduğunu, davacının kişilik yapısı nedeni ile sigorta çıkışının yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının 27.03.2013- 31.07.2014 dönemi için işçilik alacaklarına hak kazandığı ve mahkemenin bu tarihler arasındaki çalışma yönünden görevli olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut olayda, davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre eldeki davanın iş mahkemesinde görülmesinin gerekip gerekmediği uyuşmazlık konusudur.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddeleri uyarınca; mahkemelerin görevi kanunla belirlenir ve kamu düzenine ilişkin olan görev konusunun mahkemelerce resen dikkate alınması gereklidir.
Nitekim T.C. Anayasasının 142. maddesinde, mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Belirtmek gerekir ki, mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 gün 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden). 23.05.1960 gün ve 11/10 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, ayrık hükümlerin dar olarak yorumlanması yoruma ilişkin temel bir kuraldır.
Şu duruma göre, iş mahkemelerinin görevleri istisnai nitelik taşıdığı için, görevlerinin geniş yoruma değil dar yoruma tabi tutulması esastır (8.12.1982 gün ve 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın hangi mahkemede görüleceğinin çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Karar tarihi itibari ile yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre; İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen İş Kanunu, şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Keza 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1’inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4’üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kimselerle, işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları, iş mahkemelerinde çözülecektir. İş mahkemesinin diğer kanunlardaki ayrık düzenlemeler hariç görevli olması için taraflar arasında iş ilişkisi bulunması gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi içeren özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) veya iş ilişkisi olmakla birlikte Yasa’nın 4. maddesinde sayılan işler ve iş ilişkilerinde çalışan işçi olması halinde genel Hukuk Mahkemelerinin (görev uyuşmazlığı), statü hukuku kapsamında olması halinde ise idari yargının görevli olması (yargı yolu uyuşmazlığı) sözkonusudur.
Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; … Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın 13.05.2015 tarihli dilekçesine bakıldığında; davacının odalarına kayıtlı SMMM stajyeri olduğu, stajına 01.09.2013 tarihinde SMMM (davalı) …’ın bürosunda başladığı ve 31.07.2014 tarihinde işten ayrıldığı bildirildiğinden, davacının 01.09.2013- 31.07.2014 tarihleri arasında staj yaptığı ve 5521 sayılı Yasanın 1.maddesi kapsamına girmediğinden bu döneme ilişkin uyuşmazlığın İş Mahkemesinin görevine girmediği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak, 27.03.2013- 01.09.2013 dönemi bakımından İş Mahkemesi görevlidir ve bu dönem için işçilik alacaklarının hesaplanması gerekir, ancak Mahkeme kabulü aksine staj dönemi olan 01.09.2013- 31.07.2014 tarihleri arası için İş Mahkemesinin görevsiz olduğuna karar verilmelidir.
3-Hesaplamaya esas alınan ücret bir diğer uyuşmazlık konusudur.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Davacı, dava dilekçesinde en son net 900,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiş, dinlettiği iki tanık da davacı iddiasını doğrulamış, hesaplama da iddia olunan net 900,00 brüt 1256,10 TL ücret üzerinden yapılmıştır. Ancak davacının dinlettiği her iki tanığının da davalı yerde çalışmasının olmadığı anlaşıldığından davacının net 900,00 TL ücret aldığını ispatlayamadığı kabul edilmelidir. Bu nedenle davacının yukarıdaki bentte bahsedilen işçilik alacaklarının hesaplanması gereken süre için hizmet döküm kaydında gözüken ücretle çalıştığı kabul edilmelidir.
4-Son olarak davacının fazla mesai yapıp yapmadığı da tartışmalı konulardan olup, yasal çalışma sınırını aşan şekilde çalışıldığını davacının ispatlaması gerekir. Yine dinletilen davacı tanık anlatımlarına göre bu talep hakkında kabul şeklinde hüküm tesis edilmiş ise de, işyerinde çalışması olmayan kişilerin tanıklıklarına itibar edilemez. Bu sebeple davacının fazla çalışma yaptığını ispatlayamadığı kabul edilerek fazla çalışma ücretinin de reddine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.