YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3803
KARAR NO : 2019/1647
KARAR TARİHİ : 23.01.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili davalı … …’a yönelik açmış olduğu işbu davada, müvekkilinin … Bankası … Şubesinde taşeron olarak temizlik işlerini yapan …’ın yanında 15/05/2005 tarihinden itibaren çalıştığını, … tarafından 31/12/2011 tarihli ihtarname ile artık … Bankası … Şubesinde görevinin bittiğinin belirtildiğini, artık şirket merkezinde çalışması gerektiği belirtilmişse de işverene çalıştırılmadığını ve iş sözleşmesinin sözlü olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen 2013/332 esas sayılı davalı … Bankası A.Ş.’ye açmış olduğu davada ise, müvekkilinin … Bankası … Şubesinde taşeron şirketler değişmesine rağmen 1995 yılından itibaren çalıştığını, son taşeron … tarafından 31/12/2011 tarihli ihtarname ile artık … Bankası … Şubesinde görevinin bittiğinin belirtildiğini, artık şirket merkezinde çalışması gerektiği belirtilmişse de işverene çalıştırılmadığını ve iş sözleşmesinin sözlü olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri, husumet ve zamanaşımı itirazında bulunarak davacının talep konusu alacaklara hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, süresi içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının hizmet süresinin başlangıcı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 10.10.1995 tarihinden itibaren davalı … Bankası nezdinde temizlik personeli olarak çalıştığını ileri sürmüş olup, mahkemece davacı beyanı doğrultusunda davacının 10.10.1995 tarihinden itibaren davalı Banka nezdinde çalışmaya başladığı kabul edilmiştir. Ancak tescil bilgilerinin yer aldığı dosya kapsamında bulunan hizmet döküm cetveline göre, 10.10.1995 tarihinde 5510 sayılı Kanun’un 4/b. Maddesi uyarınca tescil yapılmış olup, davacı iddiası, tanık beyanları, dosya kapsamında yer alan diğer bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde hizmet döküm cetveline göre 5510 sayılı Kanun’un 4/a. maddesi uyarınca tescilin yapıldığı 15.10.1996 tarihinin hizmet süresinin başlangıcı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, Mahkemece, yıllık izin ücreti bakımından resmi kayıtlar esas alınarak davacının 15.10.1996 tarihinde çalışmaya başladığı kabul edilmesine rağmen, kıdem tazminatı bakımından davacı talebi doğrultusunda 10.10.1995 tarihinde çalışmaya başladığı kabul edilmesi çelişkili olmuştur.
3-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının hesaplanması noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile ispatlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda davacı vekili süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı davacının 15 yıllık dönemde yalnızca 14,5 gün izin kullandığı gerekçesiyle 262 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek yıllık ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 15 yıllık çalışma süresi boyunca yalnızca 14,5 gün izin kullandığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut olayda, davacı 07.05.2015 tarihinde davasını ıslah etmiştir. Islah dilekçesi davalı …’a 25.05.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı tarafından 28.05.2015 tarihli celsede ıslaha karşı zamanaşımı savunması ileri sürülmüştür. Bu savunma nedeniyle dava dilekçesinde talep edilen miktarlar dışında 07.05.2010 öncesine ait fazla çalışma ücreti alacağı zamanaşımına uğrar. Mahkemece bu husus gözetilmeden hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 23.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.