Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/33477 E. 2020/4767 K. 10.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/33477
KARAR NO : 2020/4767
KARAR TARİHİ : 10.03.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalılardan Çankaya Belediye Başkanlığı vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının davalı Belediyenin kurmuş olduğu Dernek bünyesinde sigortalı olarak gösterilmesine rağmen, davalı Belediyeye ait Lozan Park Sosyal Tesislerinde çalıştığını bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek ücret, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile asgari geçim indirimi alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, daha sonra 31.05.2016 tarihli tavzih talebinin kabulüne dair karar ile 05.08.2016 tarihli tavzih talebinin reddine dair ek karar tesis edilmiştir.
Asıl karar ile tavzih talebinin kabulüne dair kararları davalı … Belediye Başkanlığı vekili, tavzih talebinin reddine dair kararı ise davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Taraflar arasında öncelikle çözümü gereken uyuşmazlık kararın tavzih edilip edilemeyeceği noktasındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Hükmün Tavzihini düzenleyen 305. maddesi; “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” düzenlemesini içermektedir.
Tavzih usulü 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 306. maddesinde düzenlenmiş olup” Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir.Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir. Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304. madde uyarınca işlem yapar.” hükmünü içermektedir
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece verilen hükmün tavzihi öncelikle davacı tarafından talep edilmiştir. Davacı taraf, iki davalı bulunmasına rağmen hükmedilen alacakların davalılardan müştereken müteselsilen tahsili gerektiğinin belirtilmediğini, bu sebeple hükme “müştereken müteselsilen” ibaresinin eklenmesi istenmiş, mahkemece bu talebin kabulü ile kararın bu yönden tavzihine karar verilmiştir. Ancak dosya kapsamından hükme “müştereken müteselsilen” ibaresi eklenmekle birlikte, hüküm fıkrasının tamamen değiştiği tespit edilmektedir. Bir diğer ifade ile 31.05.2016 tarihli tavzih edilmiş karar, 27.01.2016 tarihli karardan tamamen farklı içeriktedir. Taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğine yönelik yasal düzenleme karşısında mahkemece verilen tavzih kararı yerinde değildir. Ayrıca, tavzihin sınırları aşılarak hüküm fıkrasının tamamen değiştirilmesi de bir başka hatalı yöndür.
Davacı tarafın, bu hatanın giderilmesi için ikinci kez tavzih talebinde bulunması üzerine mahkemece bu defa 05.08.2016 tarihli ek karar ile tavzih talebinin reddine karar verilmesi isabetli ise de, ilk tavzih kararı hatalı olup, bu tavzih kararı ile hüküm fıkrasının da tamamen değiştirildiği, bu suretle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu anlaşıldığından kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-Davalı tarafın zamanaşımı savunmasına değer verilip verilmeyeceği hususu bir diğer uyuşmazlık konusudur.
Mahkemenin “ ödendiği ispatlanmayan ücret alacağı ve kısmi davalarda belirlenerek kesinleşen ve önceki davalarda talep edilmeyerek dava ve ıslah tarihi itibari ile zaman aşımına uğramayan fazla çalışma ve asgari geçim indirimi alacağı da 14.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen miktarlar üzerinden hüküm altına alınmıştır” gerekçesi ile hüküm kurulmuş ise de, dava tarihi 21/06/2013 olup, davacı dava dilekçesi ile 500,00 TL ücret, 100,00 TL asgari geçim indirimi, 250,00 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti, 400,00 TL fazla çalışma ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir. Islah tarihi ise 24/10/2014 olup, ıslah dilekçesi ile 4.384,80 TL ücret, 183,05 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti, 1.073,15 TL fazla çalışma ücreti talep edilmiştir. Yargılama sırasında alınan ek bilirkişi raporunda da, ücret yönünden, Eylül 2009-Ocak 2010 için 4.884,80 TL hesaplandığından, dava dilekçesi ile talep edilen 500,00 TL yi aşan kısmın zamanaşımına uğradığı, aynı şekilde ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden dava dilekçesi ile talep edilen 250,00 TL dışındaki kısmın zamanaşımına uğradığı, fazla çalışma ücreti yönünden de, 1.046,69 TL’nin zamanaşımına uğramadığı belirtilmiştir. Mahkemece “önceki davalarda talep edilmeyerek dava ve ıslah tarihi itibari ile zaman aşımına uğramayan” alacakların hüküm altına alındığı ifade edilmiş ise de, çelişkili şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Temyiz edilen kararın açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 10.03.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.