Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/30654 E. 2020/5598 K. 03.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/30654
KARAR NO : 2020/5598
KARAR TARİHİ : 03.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı …’de 2006 yılından bu yana çalışmaktayken ödenmeyen işçilik alacakları sebebilye İş Kanunu’nun 24/II-e bendi gereğince iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini, müvekkilinin çalıştığı dönemde işyerinde yürürlükte bulunan … Sendikası üyesi olduğunu, fesihten sonra işverence birkısım ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemenin aynı zamanda iş sözleşmesinin haklı nedenle feshinin ispatı olduğunu, ancak işçilik alacaklarının işyerinde yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesine uygun şekilde hesaplanıp ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının seçimlerden sonra siyasi sebeplerle işyerinde çalışmak istemediğini, zira fesih dilekçesi sonrası işe başlaması için çekilen ihtara rağmen işe devam etmediğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının çalışmasının işin niteliği gereği fazla çalışma yapmayı gerektirmediğini, ulusal tatil ve genel tatillerde çalışmadığını, davacıya tüm alacaklarının ödendiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut olayda, dava dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığı belirtilmiştir. Mahkeme tarafından ise, davanın kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı 02.11.2015 harç tarihli dilekçe ile miktar arttırımı yapmıştır. Bu dilekçe davalıya 06.11.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı tarafından 18.11.2015 tarihli celsede davalı tarafından ıslaha karşı zamanaşımı savunması ileri sürülmüştür. Mahkemece dava kısmi olarak görülüp sonuçlandırıldığından, davalı tarafça yapılan savunma nedeniyle dava dilekçesinde talep edilen miktarlar dışında ıslah tarihinden öncesine ait fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta ücreti, ilave tediye ücreti alacaklarının zamanaşımına uğradığının gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücretinin hesaplanması hususunda ihtilaf bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde çalışma sürelerine ilişkin açıklamasında aynen, “Müvekkil 2007 ve 2009 yıllarında tarihinde Kökş mesire alanında görevlendirilmiş ve burada çalışmıştır. Buradaki çalışması her gün sabah 08.00’de başlamış ve saat 19.00’a kadar devam etmiştir. Buradaki çalışması yıl içerisinde 6 ay sürmektedir. 2010 yılından işten ayrıldığı tarihe kadar da Pazar günü pazar yerini süpürmüştür.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava zamanaşımı gözetilmek suretiyle, 02.07.2009-01.04.2014 tarihleri arasında Mayıs-Aralık aylarında haftanın 6 günü 08.00-19.00 saatleri arasında çalıştığı, bir saat ara dinlenme tenzili ile haftalık 15 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır. Ancak dava dilekçesi içeriği değerlendirildiğinde, davacının fazla çalışma yaptığını iddia ettiği dönemin 2007-2009 yılları arasındaki mesire alanında görevlendirildiği zamana ilişkin olduğu, bu tarihten sonraki çalışma sürelerine ilişkin herhangi bir açıklamasının olmadığı, 2010 yılından itibaren yalnızca hafta tatili çalışmasına ilişkin açıklamanın yer aldığı, davacının 2007-2009 yılları arasındaki dönem dışında fazla çalışma yaptığına ilişkin herhangi bir talebinin olmadığı anlaşılmakla, davacının dava dilekçesindeki talepleri ile bağlı kalınmak suretiyle fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.