Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/3037 E. 2016/5183 K. 24.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3037
KARAR NO : 2016/5183
KARAR TARİHİ : 24.02.2016

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : 3. İş Mahkemesi

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı mağazada değişen alt işverenler nezdinde kesintisiz çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı bir sebep yokken feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti talebinde bulunmuştur.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı mağaza ile davalı şirket arasında alt işverenlik ilişkisi olduğu ve davalıların davacının taleplerinden müteselsilen, müştereken sorumlu bulundukları, davacının iş sözleşmesinin haksız feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalıların davacıların taleplerinden sorumlu olup olmadıkları ve sorumlu iseler sorumluluklarının hangi esasa göre belirleneceği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrasında alt işverenlik düzenlenmiştir. Buna göre, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinde ise işyeri devri ve bunun iş sözleşmesi ile işçilik alacakları üzerindeki etkisi düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre; İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Somut olayda; davacının önce ….. sonra davalı ….. nezdinde alt işveren işçisi olarak çalıştığı görülmektedir. Somut olayda dosya kapsamına göre davalı ….. ile ……’nin asıl işveren konumunda olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda ifade edildiği üzere işyeri devrine ilişkin kurallar, işverenler arasında gerçekleşen ve hukuki işleme dayalı olarak işyerinin bir işverenden diğerine geçmesine sebep devirler için uygulama kabiliyetine sahiptir. Asıl işverenin işyerini devretmesi alt işverenin işçileri açısından işyeri devrine ilişkin 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinin uygulanmasına sebep olmaz. Zira asıl işveren kanun gereği sorumlu olan ve alt işverenin işçisinin işvereni olmayan bir işveren olup, söz konusu madde kapsamında bir işveren olmadığı gibi asıl işverenin işyeri de bu kapsamda bir işyeri niteliği taşımaz. Asıl işverenin işyerini devretmesi sadece kendi işçileri açısından 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenen işyeri devri kurallarının uygulanmasını gerektirir. Bu durumda işyerini devreden asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı sadece kendi döneminde doğan alacaklar bakımından 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesi sebebiyle asıl işveren sıfatıyla sorumlu olacak, 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca işyeri devri kurallarına göre sorumlu tutulamayacaktır.
Somut olaya dönüldüğünde, davacının aynı işyerinde önce dava dışı ……’de alt işveren işçisi sonra ise davalı …….’de alt işveren işçisi olarak çalıştığı görülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere alt işveren işçisi açısından asıl işverenler arasında işyeri devrine ilişkin kurallar işletilemeyeceğinden davalı ….’nin sorumluluğunun buna göre belirlenmesi gerekirken bunun yapılmaması isabetsizdir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışması yapıp yapmadığı ve yapmışsa miktarının ne olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti hesaplanırken fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil tahakkuku olup da ihtirazı kayıtsız imzalanan bordrolar ile yine fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil tahakkuku olan ancak imzasız olmakla beraber banka kanalıyla ödendiği ispat edilen bordroların dikkate alınması gereklidir. Bu noktada ilk grup bordrolar yönünden aksi yazılı delille ispatlanmadıkça bordro döneminin dışlanması, ikinci grup bordrolar açısından ise banka kanalıyla yapılan fazla çalışma ödemelerinin yapılacak hesaplamadan mahsup edilmesi gereklidir.
Somut olayda dosyada yukarıda belirtilen özelliklerde bordrolar bulunmaktadır. Bu bordroların yukarıdaki esaslara göre değerlendirilmesi gerekirken bunun yapılmaması isabetsizdir.
4-Diğer taraftan hükümde dava ve ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmekle birlikte hangi tutarlar için dava, hangi tutarlar için ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedildiği açıklanmayarak hükmün infazında tereddüte sebep olunması da yerinde olmamıştır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.