Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/30289 E. 2017/5290 K. 14.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/30289
KARAR NO : 2017/5290
KARAR TARİHİ : 14.03.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.03.2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat … ile karşı taraf adına vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, yabancı dilde düzenlenmiş ödeme belgelerinin, işçi tarafından anlaşılabilmesi ve değerlendirilebilmesi mümkün olmadığından, bu belgelere tek başına itibar edilemeyeceği açıktır. Belgelerde yazılı miktarların banka aracılığıyla ödendiği de kanıtlanmamıştır. Ancak, mevcut durumda ödemelerin yapılıp yapılmadığı noktasında, davacı asilin isticvap edilmesi gerekliliği doğmuştur. Mahkemece, davacı asilin isticvap edilmeden sonuca gidilmesi hatalıdır.
3-Mahkemece, davacı tanığı beyanına itibar edilerek, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları hüküm altına alınmıştır. Davacı tanığının da işverene karşı dava açmış olması sebebiyle husumetinin bulunduğu açıktır. Ne var ki, tanığın davacı olduğu dosyada, haftalık fazla çalışma saatine ilişkin kabul Yargıtay’ca bozma sebebi yapılmamıştır. Bu halde eldeki dosyada, davacının günlük çalışma süresinin, ara dinlenme süresi düşüldüğünde, on saat olduğuna yönelik kabul isabetlidir. Hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları bakımından ise, husumetli davacı tanığının davacı olduğu dava dosyasında, ayda kaç hafta tatilinde çalışıldığı, hangi bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığının kabul edildiği hususu anlaşılamamaktadır. Mahkemece, söz konusu dosya incelenerek ve dosyadaki bozma ilamı sonrasında hüküm verilip verilmediği, verilmiş ise temyiz incelenmesinden geçip geçmediği, ayda kaç hafta tatilinde çalışıldığının ile hangi bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığının kabul edildiği hususları belirlenmeli ve neticeye göre (usulü kazanılmış hak ilkesi gözardı edilmeden) yeniden bir değerlendirme yapılmalıdır.
Kabule göre de, çalışma karşılığı olan ulusal bayram ve genel tatil ücretinin bir günlük yevmiye üzerinden (birebir nispette) hesaplanması gerekirken, zamlı yevmiye üzerinden hesaplama yapılması hatalı olmuştur.
4-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bir kısım alacaklar net ücret üzerinden, bir kısım alacaklar ise brüt ücret üzerinden hesaplanmış olup, Mahkemece hüküm sonucunda hüküm altına alınan alacakların, net mi brüt mü olduğunun belirtilmemesi infazda tereddüte yol açacak nitelikte olduğundan hatalıdır.
Diğer taraftan, hesaplamada esas alınan net ücret miktarında bir isabetsizlik yok ise de, bilinen net ücretten bilinmeyen brüt ücretin nasıl tespit edildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda denetime açık bir şekilde gösterilmemiştir. Ayrıca şu husus da belirtilmelidir ki, yurt dışında çalışan işçinin, yurt içinde çalışan işçiler gibi brüt ücretinin belirlenmesi mümkün değildir. Bu noktada özellikle davacı işçinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenen topluluk sigortasından yararlanıp yararlanmadığı ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 6. madde hükümleri de dikkate alınarak isteğe bağlı sigortalılık durumunun ne olduğu belirleyici olacaktır. Mahkemece, bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan ve davalı tarafın bu yöne ilişkin itirazları karşılanmadan davacının brüt ücretinin yazılı şekilde tespit edilmesi hatalı olmuştur.
5-Mahkemece, bir kısım işçilik alacaklarında, dava dilekçesindeki talep nazara alınarak Amerikan Doları para birimi kuru üzerinden hüküm tesis edilmiştir. Ne var ki, davacının ücretinin para biriminin, Suudi Riyali olduğu sabittir. Eldeki davaya uygulanacak mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 83. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiilî ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini istiyebilir” hükmü düzenlenmiş olup, davacı, Suudi Riyali ve Türk Lirası arasında tercih hakkına sahiptir. Alacağının Amerikan Doları üzerinden hükme bağlanması talebi yerinde değildir. Mahkemece bu yönlerin nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi yerinde değildir.
6-Davalı tarafça, davacının yurt dışındaki çalışma tarihleri içerisinde, Türkiye’de bulunduğu sürelerde, yıllık izin kullandığı savunulmuştur. Mahkemece, bu savunma karşısında, yurda giriş ve çıkış kayıtlarının incelenmemesi hatalıdır. Anılan sebeple, yurda giriş ve çıkış kayıtları ile dosya kapsamı birlikte incelenerek, davacının yurt dışındaki çalışma tarihleri içerisinde Türkiye’de bulunduğu sürelerde, yıllık izinde olup olmadığı tartışılmalı ve neticeye göre bir sonuca gidilmelidir.
7-Kabule göre de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, zamanaşımı itirazı değerlendirilerek, hafta tatili ücreti alacağı 2.216,90 TL ( yüzde otuz indirimli hali ile) hesaplanmıştır. Mahkemece ise, bu bilirkişi raporuna itibar edildiği belirtilmiş olmasına rağmen, anılan alacağın 2.000,00 ABD Doları olduğu kabul edilerek, belirtilen tutarın ABD Doları kuru üzerinden Türk Lirası olarak ödenmesine karar verilmiştir. Ne var ki, esas alınan 2.000,00 ABD Doları miktarı, itibar edilen raporda hesaplanmış 2.216,90 TL’den daha yüksek bir miktardır. Mahkemece bu yönün dikkate alınmamış olması da ( kabule göre) doğru değildir.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.