Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/29738 E. 2020/2548 K. 13.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/29738
KARAR NO : 2020/2548
KARAR TARİHİ : 13.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesine işçi tarafından haklı nedenle son verildiğini öne sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında davacının ücretinin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Mahkemece davacının en son net 2.080,00 TL aylık ücret ile çalıştığı kabul edilmiş ise de; dosya içerisinde bulunan ücret bordroları, tanık beyanları, davacının aynı mahkemenin 2014/79 Esas sayılı dava dosyasında davacı tanığı olarak olarak verdiği beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; net 2.080,00 TL‘nin asgari geçim indirimi dahil davacının aldığı son ücret olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenler ile net 2.080,00 TL’den asgari geçim indirimi düşüldükten sonra bulunan miktarın davacının son çıplak ücreti kabul edilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Buna göre davacı dava dilekçesinde yemek ücreti konusunda bir açıklamada bulunmadığından, giydirilmiş ücrete yemek ücretinin eklenmesi talep aşımı mahiyetinde olduğundan hatalıdır.
4-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatili günlerinde ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Aynı ispat kuralları, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları için de geçerlidir.
Öncelikle, davacının iş sözleşmesinde fazla çalışmanın ücrete dahil olduğu kararlaştırılmış olup davacının ücret miktarı dikkate alındığında iş sözleşmesindeki bu düzenlemeye değer verilmesi gerekmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre, aylık ücrete fazla çalışma ücretinin dahil olduğu durumlarda yılda 270 saati aşan fazla çalışmalar için ücret talep edilebilecektir. Bu sebeple davacının iş sözleşmesindeki düzenleme gereği yılda 270 saat fazla çalışmanın ücrete dahil olduğunun kabulü ile yıllık 270 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti hesaplanması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Öte yandan, dosya içerisinde ücret bordroları bulunmaktadır. Bu bordrolar örnekleme yolu ile incelendiğinde; örneğin 2012 yılının 12. ayında 20 saat için 233,40 TL fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirildiği görülmektedir. Ne var ki; Mahkemece, ücret bordrolarında fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları yönünden tahakkuk bulunup bulunmadığı, tahakkuk varsa zamlı olup olmadığı, bordroların imzalı olup olmadığı, imzasız olsa bile banka kanalıyla karşılığının ödenip ödenmediği irdelenmemiş, bordrolar dikkate alınmamıştır.
Açıklanan nedenler ile dosya içerisinde bulunan ücret bordroları tek tek incelenerek, zamlı tahakkuk bulunan imzalı ücret bordrolarının bulunduğu aylar; fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bakımından yapılan hesaplamadan dışlanmalı, tahakkuk bulunan fakat imza bulunmayan ücret bordrolarının ise karşılığının banka kanalıyla ödenip ödenmediği tespit edilerek bu aylar için ödenen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Ayrıca; dava dilekçesinde davacının “ulusal bayram” gününde çalıştığı iddia edilmiş olup ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. Mahkemece taleple bağlı kalınarak sadece belirtilen birbuçuk gün için hesaplama yapılması gerekirken talep aşılarak davacının milli bayramlarda çalıştığının kabul edilmesi de hatalıdır.
5- Taraflar arasında davacının yıllık ücretli izin alacağı bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacının aynı mahkemenin 2014/79 Esas sayılı dava dosyasında davacı tanığı olarak olarak verdiği “Kış döneminde hava şartları sebebi ile şantiyede çalışılmaz hale gelmişti, ben kendim bu süre zarfında iki hafta ücretli izin kullandım,…ücretimizi bu süre zarfında tam aldık ….” şeklindeki beyanının kendisini bağlayacağı gözetilmeden yıllık ücretli izin alacağının hesaplanmış olması da hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
6- Taraflar arasında hüküm altına alınan alacaklara yürütülecek faiz türü de bir başka uyuşmazlık konusudur.
Davacı kıdem tazminatı dışındaki alacak kalemleri için “yasal faiz” talep etmiştir. Hüküm altına alınan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ve fazla çalışma ücreti alacağına yürütülmesi gereken kanuni faiz türü ise “en yüksek mevduat faizi”dir.
Açıklanan nedenle; Mahkemece hüküm altına alınan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ve fazla çalışma ücreti alacaklarına taleple bağlı kalınarak “en yüksek mevduat faizini aşmamak üzere yasal faiz” yürütülmesi gerekirken “en yüksek mevduat faizi” yürütülmesi doğru olmamıştır.
7- Ayrıca, mahkemece kıdem tazminatı dışındaki alacak kalemlerine 5.4.2014 olan temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmiş ise de; işçinin 28.3.2014 tarihli ihtarında fazla çalışma, yıllık ücretli izin ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından söz edildiği, hafta tatili ücret alacağından ise söz edilmediği, öte yandan ihtarın tebliğ tarihinin de dosya içeriğinden anlaşılamadığı görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, hafta tatili ücreti alacağı bakımından dava dilekçesinde talep edilen miktara dava, ıslah dilekçesinde talep edilen miktara ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmeli; fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık ücretli izin alacakları bakımından ise 28.3.2014 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi araştırılmalı, bu tarihten itibaren ihtarda üç gün süre verildiği dikkate alınarak belirlenecek tarihin temerrüt tarihi olduğu kabul edilip sonucuna göre ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek faiz başlangıç tarihi belirlenmelidir.
8- Son olarak, Makemece karar başlığında davanın “İş Mahkemesi Sıfatıyla” görüldüğünün belirtilmemesi de isabetli bulunmamıştır.
Mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 13.02.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.