Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/28990 E. 2020/2095 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/28990
KARAR NO : 2020/2095
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin Şubat ve Mart ayı ücretleri ödenmediği için iş sözleşmesini 31.03.2014 tarihinde haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile ödenmeyen ücret alacağına ilişkin ilamsız icra takibi başlattığını, ödeme emri gönderilmesi üzerine davalının itiraz ettiğini, takipten sonra dava açılmadan önce ücretinin ödendiğini ancak kıdem tazminatının ödenmediğini ileri sürerek 2.078,00 TL kıdem tazminatına ilişkin itirazın iptali ile takibin devamına, yüzde 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili Şubat 2011 tarihinden itibaren Veni Vidi Mamak Hastanesini davalı şirketin işlettiğini, aldığı ücretin aylık bordrolarda görüldüğünü, iddiaları kabul etmediklerini, kıdem tazminatı yargılamayı gerektirdiği için inkar tazminat talebinin reddi gerektiğini savunmuştur
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Ayrıca ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı şekilde yer almış olup, gerek Anayasa gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27’nci maddesi uyarınca;
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”.
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir.
Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; Mahkemece 27.11.2014 tarihli celsede davalı vekiline tanık listesinden seçeceği davalı tanıklarına davetiye gönderilmesi ve masraf yatırılması için iki hafta kesin süre verilmiştir. Davalı vekilinin bildirdiği tek tanık adına gönderilen davetiye üzerine 24.03.2014 tarihli duruşmaya davalı tanık gelmemesi üzerine, davacı tanıkları dinlenilerek dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiştir. Davalı tanık beyanı dinlenmeden ve değerlendirilmeden hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Mahkemece davalı tanığı dinlenilmeli ve beyanı değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.