Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/27482 E. 2020/1871 K. 06.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/27482
KARAR NO : 2020/1871
KARAR TARİHİ : 06.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, müvekkilinin 2001 yılına kadar geçici işçi statüsünde çalışmış olduğundan 2001 yılında Kars il Müdürlüğünde (İl Özel İdaresi ) daimi/kadrolu işçi statüsünde tüm hak ve alacaklarının birlikte geçirilmesi sırasında yapılan intibakın yanlış olduğunun tespitine,emekli olduğu tarih itibariyle derece kademenin tespiti ile ücret farkı, yıpranma prim farkı, yasal ilave tediye farkı ve akti ilave farkı alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın idari yargıda açılması gerektiğini, bir kamu kurumu olan müvekkilinin tesis etmiş olduğu işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğunu, zira kişileri bir statüden çıkartıp kadrolu işçi statüsüne alınmasının idari bir işlemle gerçekleştiği için bu işleme ve sonuçlarına ilişkin davaların idari yargıda görülmesi gerektiğini, müvekkili idarece yapılmış yanlış bir işlem bulunmadığını, müvekkili idarenin davacının tüm özlük haklarını gereği gibi yapmış olduğunu, ortada hatalı intibak işlemi olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı talep ettiği alacak kalemleri ve miktarlarını tefrik etmeksizin dava dilekçesi ibraz ettiğinden; öncelikle usulüne uygun şekilde açılmış dava bulunmadığı kabul edilerek, uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerekmiştir.
Talep konusunun hiçbir kuşkuya yer verilmeksizin açıkça dava dilekçesinde belirtilmesi, belirtilmediği takdirde ise Mahkemece bu hususta doğan kuşkunun ve dilekçedeki eksikliğin giderilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119.maddesi uyarınca davacıya eksikliği tamamlaması için 1 haftalık kesin süre verilmesi, maddedeki zorunluluğa uyulmaması halinde de dava açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtarıyla davacıya kesin süre verilmesi yerine, madde hükmüne uyulmaksızın talep sonucunu içermeyen dilekçeye dayalı olarak yargılamanın sürdürülmesi, hesaplama raporu sonrası belirlenen alacak kalemlerine göre ıslah dilekçesi adı altında verilen dilekçede yer alan alacak kalemleri ve miktarları üzerinden yargılamanın sonuçlandırılması hatalıdır. Mahkemece söz konusu eksiklik yukarıda açıklandığı şekilde giderildikten sonra hüküm tesis edilmelidir.
2-Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut olayda; davanın kısmi alacak davası olarak açıldığı sabittir. Davacı tarafça bilirkişi raporu sonrasında 05.05.2014 tarihinde dava değerinin ıslah edildiği belirtmiş, davalı vekili tarafından da ıslah dilekçesinin tebellüğünün ardından verilen dilekçe ile süresi içerisinde ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunulmuş olup bu husus değerlendirilerek zamanaşımına uğramayan alacak tutarları belirlenerek dava ve ıslah tarihlerine göre faize hükmedilmesi gerekirken, davalının ıslaha karşı zamanaşımı def’i dikkate alınmaksızın taleplerin tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi suretiyle davanın belirsiz alacak davası şeklinde hükme bağlanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Hüküm altına alınan alacakların net mi brüt mü olduğunun hüküm yerinde belirtilmemesi hatalı olup, kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.02.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.