Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/2683 E. 2019/811 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2683
KARAR NO : 2019/811
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacı iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının almış olduğu aylık ücret miktarı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanun’un 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı işçi aylık ücretinin 2014 yılı Nisan ayına kadar 1000,00 TL net, 2014 yılı Mayıs ayından itibaren ise net 1100,00 TL olduğunu iddia ederken, davalı yan davacının son ücret bordrosuna göre aylık net 963,90 TL karşılığı çalıştığını savunmuştur. Dinlenen davalı tanığı ile davacı tanıklarından biri davacının ücretini bilmediklerini beyan ederken; diğer davacı tanıklarından biri davacı işçinin asgari ücretle çalıştığını ifade etmiştir. Davacının en son 1000,00 TL’den fazla ücret aldığını belirten davacı tanığının ise davalıya karşı aynı mahiyette dava dosyası bulunmakta olup diğer delillerle desteklenmeyen husumetli tanık anlatıma itibar edilmemesi gerekmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 07.05.2014 tarihli gider makbuzunda davacıya Nisan ayı ücreti olarak 1.000,00 TL ödendiği görülmekle, 2014 yılı Nisan ayına kadar 1.000,00 TL net ücretle çalıştığı kabul edilmiştir. 2014 yılı Mayıs ayı sonrasına ilişkin olarak ise, davacının banka hesabına 2014 yılının Haziran ayı ücreti olarak 1.100,00 TL ödendiği, yine davacının banka hesabına temmuz ayına ilişkin olarak toplamda 500,00 TL ödenmesi akabinde, dosyaya ekli gider makbuzlarına göre 01.08.2014 tarihinde 226 nolu makbuz ile elden 600,00 TL olmak üzere toplamda 1.100,00 TL ödendiği anlaşılmakla, son ücretinin net 1.100,00 TL (brüt 1.538,66 TL) olduğu kabul edilerek hesaplamalar yapılmıştır. Ancak, 2014/Nisan ayı ücretine ilişkin 07.05.2014 tarihli gider makbuzunda 04.05.2014 tarihinde 500,00 TL, 07.05.2014 tarihinde 500,00 TL EFT yapıldığı belirtilmiş olup dosya kapsamındaki hesap ekstresine göre, davacının banka hesabına 2014 yılı Nisan ayı maaşı ve fazla mesai açıklaması ile söz konusu ödemelerin yapıldığı; öte yandan, 2014 yılı Mayıs ayı maaşı ve fazla mesai açıklaması ile banka hesabına 600,00 TL yatırılmak ve 500,00 TL de makbuz karşılığı elden ödenmek suretiyle toplam 1.100,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, bilirkişi raporu doğrultusunda belirlenen tutarların içinde fazla çalışma ücretinin de yer aldığı görülmekle, davacının aylık ücret miktarına ilişkin iddiasını dosya kapsamına göre ispatlayamadığı; ancak, aylık ücret miktarının davalı yanca sunulan bordrolarda tahakkuk ettirilen ücret düzeyinde olduğuna yönelik davalı savunmasının ise dosya kapsamına göre yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece aksi kanaat ile davacı iddiası esas alınarak hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.