YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22121
KARAR NO : 2016/22110
KARAR TARİHİ : 29.09.2016
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, fark ücret, ikramiye, ilave tediye, birleştirilmiş sosyal yardım, vasıta ücreti, koruyucu gıda ve temizlik yardımı ile yemek bedeli ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının dava dışı … Tur. Teks. İnş. Oto. San. Tic. Ltd. Şti.’nin alt işveren, davalı … A.Ş.’nin de asıl işveren olarak … … Başmüdürlüğü işyerinde posta ayıncısı/dağıtıcı olarak çalıştığını, ….Sendikasına üye olan davacının üyeliğinin davalı işverene 12.06.2014 tarihinde bildirmesine rağmen Toplu İş Sözleşmesinden yararlandırmadığını, davalı … A.Ş. ile dava dışı şirket arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunu, bu sebeple davacının başlangıçtan itibaren … A.Ş. işçisi sayılması gerektiğini beyanla 12.06.2014-24.02.2015 (dava) tarihleri arasında gerçekleşen hesapla tablosunda belirtildiği üzere fark ücret, ilave tediye, ikramiye, yemek yardımı, vasıta ücreti, birleştirilmiş sosyal yardım ile koruyucu gıda ve temizlik yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununda “… İdaresi postalann ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir” hükmü içerdiğini, Yönetim Kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen 25/3. madde uyarınca” postaların ayrım ve dağıtım işleri için iş satın alınmasına karar verme” yetkisinin bulunduğunu, davalı Kurumun bütün işlemlerini bu mevzuat uyarınca yaptığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi bir muvazaalı işlemin bulunmadığını, Türkiye… Sendikası ile … arasında imzalanmş o1an toplu iş sözleşmesinin “Sözleşmenin Kapsamı” başlıklı maddesi gereğince taşeron firma elemanlanın yararlandırılmasının mümkün olmadığını, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/8. maddesi uyarınca da taşeron firma işçilerinin Kurum tarafindan imzalanmış olan toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakkının olmadığmı, davacının işvereninin … A.Ş. olmayıp, dava dışı taşeron şirket olduğunu ve işçilik alacaklarının bu şirket tarafindan ödendiğini, bu işçilerin taşeron firma tarafından açılan işyerlerinde çalıştığını, toplu iş sözleşmesinin ise … A.Ş. işyerlerı ile yine … A.Ş. tarafından açılacak işyerlerini kapsadığını, bütün bu gerekçelerden dolayı davanın reddinin gerektiğini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı …’nin farklı işyerlerinde iş satın alması yoluyla posta dağıtım ve ayrım işlemlerinin yaptırmasının muvazalı olmadığı, bu sebeple davacının sendika üyesi olduktan sonra asıl işveren kadro işçileri ile sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı gerekçesi ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklı bakiye ücret, ikramiye, sosyal yardım, taşıt yardımı, yemek yardımı, koruyucu gıda ve temizlik yardımı taleplerinin reddine, davacı işçi kamu işyerinde çalıştığından ve ilave tediye alacağının dayanağının kanun olduğundan bahisle ilave tediye ücreti alacağının kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun kapsamında çalışan olup olamadığı uyuşmazlık konusudur.
Alt işveren bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya iş üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlara göre asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya iş üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alman iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir.
Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümü ancak teknolojik sebeplerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır.
Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11. maddesinde de asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
Muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin ispatlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Alt işverene verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 7. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunmaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi 4857 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine şartların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur.
Somut olayda, davalı Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi ile dava dışı şirketler arasında 4734 sayılı İhale Kanunu uyarınca “Posta Hizmet Alımlarına İlişkin Pazarlık Usulü Tip İdari Şartname” imzalanmıştır. Konusu, posta gönderilerinin işlenmesi ve taşınıp dağıtılması işidir. Verilen işin ihale usulü yapılmasında engel bulunmamasına göre, 4857 sayılı Kanun’un 2/6. maddesine uygundur. Bu durumda davacının asıl işveren alt işveren ilişkisi içerisinde yapılan işte çalıştığından bir muvazaaya dayalı ilişkinin kurulduğundan bahsedilemeyecektir. Kaldı ki, bu husus mahkemenin de kabulündedir. Muvazaadan bahsedilmesine imkan bulunmaması ve İlave tediye ücretinin 6772 sayılı Kanun kapsamındaki işyerlerinde çalışan işçilere verilen bir ücret olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, 6772 sayılı Kanun kapsamında bir işyerinde çalışmayan davacının, çalışma dönemi için ilave tediye alacağını hak kazandığının yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozma sebebidir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.09.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.