Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/19627 E. 2019/17054 K. 24.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19627
KARAR NO : 2019/17054
KARAR TARİHİ : 24.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar … A.Ş. ve …. vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıların cevabının özeti:
Davalılar, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı …Ş. ve davalı …. vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı …Ş. ve davalı …. vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla mesai yapıp yapmadığı ve hafta tatilinde çalışıp çalışmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, fazla çalışmanın takdiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46 ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.
Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmidört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki yukarıda belirtildiği üzere 4857 sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesine göre işçilere “yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmidört saat dinlenme (hafta tatili) verilir.” Nispi emredici nitelikte olan bu hükme göre, işçi, bir haftalık zaman diliminde bir gün (24 saat) hafta tatili kullanacaktır. Toplu iş sözleşmesi ile bu düzenleme işçi lehine değiştirilebilir ancak aleyhe düzenleme olanaklı değildir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf iki vardiya şeklinde günlük 12 saat çalıştırıldığını, 1 saat yemek ve ihtiyaç molası verildiğini, haftada yaklaşık 32 saat fazla mesai yaptırıldığını, hafta tatili izni verilmediğini iddia etmiştir. Hükme esas bilirkişi raporunda, davacının 12 saat çalışıp 12 saat dinlendiği 12 saatlik çalışmasından 1,5 saat ara dinlenme düşülmesiyle günlük çalışmasının 10,5 saat olup haftalık 6 günde 63 saat çalıştığı 45 saatlik yasal çalışma süresinin düşülmesiyle haftalık 18 saat fazla çalışma yaptığı, ayrıca 12 saat çalışılan dönemde davacının hafta tatili kullanmadığı değerlendirmesiyle 03.06.2010-15.04.2013 tarihleri arasında tüm hafta tatillerinde çalıştığı davacının hiç hafta tatili izni kullanamadığı belirtilmiştir.
Yargılama esnasında dinlenilen davacı tanıklarının beyanları incelendiğinde, çalışmaların vardiyalı olduğunun belirtildiği ve vardiyaların 08.00-18.00, 18.00-08.00 saatleri arası ile 08.00-20.00, 20.00-08.00 saatleri arasında olduğu, davalı tanıklarının beyanları incelendiğinde ise genel olarak 12 saat çalışma 24 saat dinlenme esasının olduğu ifade edilmiştir. Dairemizin 2016/10225 esas sayılı davacısı … olan fazla çalışma ve hafta tatili yönünden bozulan Mahkemenin 2013/89 esas sayılı dosyasında 2013 Mart ayı devriye defteri nüshalarının dosyaya sunulduğu, burada çalışma saatlerinin 08.00-18.00 ve 18.00-08.00 saatleri arasında olduğunun belirtildiği ve yine davacı ile aynı görevi yapan …’ın Dairemiz temyiz incelemesinden geçen ve onanan 2017/27117 esas sayılı emsal dosyasında 12/24(08.00-20.00,20.00-08.00) çalışma sistemine göre fazla mesai hesaplaması yapıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; emsal dosyalarda Mart 2013 dönemi için sunulan belgelerde 10 ve 14 saat çalıştıktan sonra 24 saat dinlendiği görülmüş ve Dairemizden geçen emsal dosyada 12/24 saat çalışma esası kabul edilmiş olup tanıklar tekrar çağrılarak dinlenip davacının çalışma şekli netleştirilerek (vardiya bitiminden sonra ertesi gün çalışma şekli de netleştirilerek) sonucuna göre fazla mesai alacağının değerlendirilmesi gerektiği, şayet davacının 12/24 saat çalışma esasına göre çalıştığı ortaya çıktığı takdirde hafta tatili talebinin de reddinin gerektiği, Mart 2013 döneminin ise davacının da imzası olması halinde dosyada mevcut belgelere göre değerlendirilmesinin gerektiği, buna göre bu dönem için belgeye dayalı olarak fazla mesai alacağı hesaplaması yapılacağından fazla mesai yönünden bu döneme ilişkin hesaplamadan hakkaniyet indirimi yapılmaması gerektiği açıktır.
O halde belirtilen yönlerden kararın bozulması gerekmiştir.
3-Diğer yandan, karar başlığında davalı olarak “… Şubesi” gösterilmişse de şubenin tüzel kişiliği bulunmadığından davalının karar başlığında bu şekilde gösterilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 24.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.