Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/1914 E. 2018/26860 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1914
KARAR NO : 2018/26860
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili, müvekkili işçilerin iş sözleşmelerinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Dava arkadaşlığı, ihtiyari dava arkadaşlığı ve zorunlu dava arkadaşlığı olmak üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. ila 60. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
6100 sayılı Kanun’un “ihtiyari dava arkadaşlığı” başlıklı 57. maddesinde; davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması; ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri, davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hallerinde birden çok kişinin, birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 59. maddesinde ise, “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.
Birden çok kişinin, dava arkadaşlığı koşulları bulunmaksızın, birlikte dava açabilmeleri ya da kendilerine karşı dava açılabilmesi usul hükümlerine göre mümkün değildir.
Belirtmek gerekir ki, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesi doğru değildir. İddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için davaların her bir işçi için ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasında zorunluluk vardır.
Somut uyuşmazlıkta, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan davacılar adına sunulan aynı dilekçeyle dava açılarak, işçilerin tazminat ve bir kısım ücret alacaklarının hüküm altına alınması talep edilmiştir. Davacıların talepleri iş sözleşmesi ilişkisine dayalı olup, her bir işçi, ayrı ayrı iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Mahkemece, davaların birlikte görülerek sonuçlandırılması yerinde değildir. Anılan sebeple, tefrik kararı verilerek, her bir davacı işçi için yargılamaya ayrı ayrı devam edilmelidir.
Kabule göre de;
Mahkemece, davalı … vekilinin, davaya cevap dilekçesinde bildirdiği tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmesine yönelik bir talep ya da tesis edilmiş ara karar bulunmamasına rağmen, tanıkların dinlenilmemesi hatalıdır. Bildirilen söz konusu tanıklar, usulünce duruşmaya çağrılarak dinlenilmelidir.
Diğer taraftan, davacılardan …’ün 29/10/2009-31/10/2013 tarihleri arasında çalıştığının esas alınmasına rağmen, bu iki tarih arasındaki sürenin dört yıl iki gün olmasına karşın, maddi hesap hatası yapılarak dört yıl üç ay altı gün kıdem süresinin bulunduğunun kabul edilmesi yerinde değildir. Davacı … yönünden ise, 29/09/2010-31/10/2013 tarihleri arasındaki sürenin, üç yıl bir ay iki gün olmasına rağmen, üç yıl üç ay beş gün olduğunun kabul edilmesi hatalıdır.
Fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına yönelik değerlendirmede, davacı tanıklarının da işverene karşı dava açmış olmaları sebebiyle husumetlerinin bulunduğunun ve dolayısıyla salt husumetli tanık beyanlarına göre sonuca gidilemeyeceği kuralının gözardı edilmesi de hatalı olmuştur. Tefrik kararı sonrasında devam edilecek yargılamada, yukarıda belirtildiği üzere davalı tanıklarının dinlenilmesinin ardından yapılacak değerlendirmede, davacı tanıklarının husumetli oldukları gözden kaçırılmamalı ve ayrıca davacı tanıklarının davaları sonuçlanmış ise bu davalardaki kabuller de değerlendirilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.