Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/17548 E. 2019/14795 K. 02.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17548
KARAR NO : 2019/14795
KARAR TARİHİ : 02.07.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde mağaza müdürü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek ihbar tazminatı ve fazla çalışma ücreti ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut uyuşmazlıkta, davacının tanık anlatımları doğrultusunda bilirkişi raporunda hesaplanan fazla çalışma ücreti hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarından birisi davacının eşi, diğeri ise başka şube müdürüdür. Davacı ile aynı işyerinde çalışmayan davacının eşinin davacının çalışma düzeni hakkında bilgisi sahibi olması mümkün değildir. Aynı şekilde bir başka şubenin müdürü olan davacı tanığı da, beyanında davacı ile aynı şubede sadece bir hafta eğitim amaçlı birlikte çalıştıklarını ifade etmiştir. Şu halde davacı tanıklarının davacı ile aynı işyerinde birlikte çalışmaları söz konusu olmadığından, davacının çalışma çalışma düzenini bilebilmeleri mümkün değildir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Diğer taraftan davalı tanıklarınca beyan edilen çalışma düzenine göre de davacının haftalık 45 saati aşan çalışması tespit edilememektedir. Bu halde, davacı tarafın fazla çalışma iddiasını ispatlayamadığı açıktır. Mahkemece ispatlanamayan fazla çalışma ücreti talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297’nci maddesinde, mahkeme kararlarının; hangi unsurları içermesi gerektiği açıkça ifade edilmiş olup, buna göre hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Somut uyuşmazlıkta Mahkemece, hüküm fıkrasının ilk cümlesinde “Prim tutarının net 1.746,76 TL olarak KABULÜ ile” denildikten sonra, hükmün 6. bendinde tekrar “Prim alacağı ile ilgili olarak, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın KABULÜ ile net 1.746,76 TL alacağın davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine…” karar verilmesi açıklanan yasıl düzenlemeye aykırı olup, hükmün infazında da tereddüt oluşturmaktadır.
4-Taraflar arasında ıslah dilekçesi ile talep edilen alacaklar için faize hükmedilip hükmedilmeyeceği uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta davacı, dava dilekçesinde talep ettiği alacaklar için faiz uygulanmasını talep etmiş ise de, ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmamıştır. Mahkemece, ıslah edilen kısım için faiz talebi olmadığından faiz konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, 2017/8 esas sayılı içtihatların birleştirilmesi talebi üzerine İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca 24.05.2019 günü yapılan toplantıda: “Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması halinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği” yönünde karar verilmiştir. İçtihadı Birleştirme kararları gerek mahkeme gerekse taraflar için bağlayıcıdır. Somut olayda, davacının dava dilekçesinde faiz talebi vardır. Bu halde, içtihadı birleştirme kararı doğrultusunda bu faiz talebi yeterli görülmeli, ıslah dilekçesi ile talep edilen alacaklara ıslah tarihinden itibaren dava dilekçesindeki faiz talebi ile bağlı olarak faize hükmedilmelidir.
Mahkemece belirtilen yönler nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 02.07.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.