Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/17186 E. 2019/14026 K. 25.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17186
KARAR NO : 2019/14026
KARAR TARİHİ : 25.06.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 20.10.1999 tarihinden itibaren usta öğretici olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin 10.09.2014 tarihinde emeklilik nedeniyle sona erdiğini, buna rağmen hak etmiş olduğu alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin ücret alacağı, eksik ödenen ücret alacağı ve ilave tediye davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görev, yetki ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı gibi usta öğretici statüsünde çalışanların maaşlarının 657 sayılı kanunun 176. ve 89. maddelerine göre ödendiğini, davacıya bu nedenle hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günleri için ödeme yapılması gerekmediğini beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere, tanık beyanlarına ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı tarafından iş akdinin haklı nedene dayalı olarak feshedilip edilmediği, kıdem tazminatına hak kazanıp kazanılmadığı ve kıdem tazminatınıa uygulanacak faiz başlangıcı yönünden taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte olan 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılması halinde, kıdem tazminatına hak kazanılabileceği hükme bağlanmıştır. O halde anılan hüküm uyarınca, fesih bildiriminde bulunulabilmesi için işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik, malullük ya da toptan ödemeye hak kazanmış olması şarttır. Bundan başka işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa bahsi geçen işlemler için başvurması ve bu yöndeki yazıyı işverene bildirmesi gerekir.
Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği 1475 sayılı Kanunun 14/11. maddesinde öngörülmüştür. O halde faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. Bu noktada, iş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde 1475 sayılı yasanın 14/3. maddesine göre işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarih olmalıdır.
Emekliliğe hak kazanma belgesi işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için de faiz başlangıcı olmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin başladığı tarihtir.
Somut olayda, davacı işçi emeklilik sebebiyle iş akdini feshettiğini iddia etmiştir. Dosya kapsamından davacının 10.09.2014 tarihinde davalı kurumdan 03 ayrılış kodu (belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi istifa) nedeniyle ile ayrıldığı, daha sonra çalışmaya devam ettiği ve 22.09.2014 tarihinde ise dava dışı … Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.den de kod (03), 29.09.2014 tarihinde ise B2C Bilişim Teknolojileri İth. İhr. Ltd. Şti.’den kod 08 (emeklilik-yaşılık toptan ödenme) nedeniyle ayrıldığı anlaşılmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelen Hizmet Dökümü Cetvelinde davacının 2014 yılı Temmuz ayından sonraki dönem çalışmasına ilişkin kayıtların yer almadığı görülmektedir. Bu nedenlerle davacının tüm hizmet süresine ait sigorta kayıtları celbedilerek, Sosyal Güvenlik Kurumuna hangi tarihte başvurduğu, kurumdan aldığı yazının davalıya tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edildi ise hangi tarihte tebliğ edildiği yöntemince araştırılıp davacının, emekliliğe hak kazanıp kazanmadığı, tahsis yazısının işverene bildirildiği tarih tespit edilerek kıdem tazminatı için bu tarihten, bu durumun tespit edilememesi halinde dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile davacının kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü ile işten ayrıldığı 10.09.2014 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Somut olayda; davacının, aylık maktu ücretle değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesine göre, ders saati ücreti ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
Dairemizce, usta öğreticiler bakımından uygulanan kriterlere göre; öncelikle davacının bir ayda çalıştığı toplam ders saati süresi, o ayda fiilen çalıştığı toplam gün sayısına bölünerek, günlük ortalama çalışma saat süresi bulunmalıdır. Bulunan günlük ortalama çalışma saat süresinin, ders saati ücreti ile çarpılması neticesinde ulaşılan miktar nazara alınarak, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri ücretleri hesaplanmalıdır. Bu hesaplama, her ay için ayrı ayrı yapılmalıdır. Örnek vererek açıklamak gerekirse; ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan bir usta öğreticinin, o ay için aylık fiilen çalıştığı gün sayısının yirmi gün olduğu ve ders saati ücretinin ise 10,00 TL olduğu kabul edilirse; bu ayda çalışılan toplam ders saatinin (140 saat), fiilen çalıştığı toplam gün sayısına (20 gün) bölünmesi neticesinde, günlük ortalama çalışma saat süresinin yedi saat olduğu sonucuna ulaşılacaktır. Söz konusu günlük ortalama çalışma saat süresinin ( 7 saat), ders saati ücreti (10,00 TL) ile çarpımı neticesinde ulaşılan, 70,00 TL miktarı, çalışma karşılığı olmayan bir günlük hafta tatili veya ulusal bayram ve genel tatili ücretidir.
Şu husus da belirtilmelidir ki, somut olayda, taraflar arasında, akdi tatile ilişkin bir anlaşma olmadığından, usta öğretici olan davacının, 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre, çalışma karşılığı olmadan ücreti ödenmesi gerekli hafta tatili gününün, haftada sadece bir gün olduğu kabul edilmelidir.
Aylık ücret miktarının belirlenmesine gelince; usta öğreticiye ilgili ay için, o ayda fiilen çalıştığı ders saati ile ders saat ücretinin çarpımı neticesinde bulunacak tutara, o ayda çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günleri için hesaplanan ücret tutarı eklenmeli ve ulaşılan sonuç aylık ücret miktarı olarak esas alınmalıdır. Örneğin, ilgili ayda, toplam yüzkırk ders saati fiilen çalışan ve ders saati ücreti 10,00 TL olan bir usta öğreticinin, fiili çalışması karşılığı hak kazandığı tutar, 140 X 10,00 TL =1.400,00 TL’dir. Yukarıdaki paragraftaki hesaplamaya göre, çalışma karşılığı olmayan hafta tatili gününün ücretinin 70,00 TL olduğu ve ilgili ay için çalışma karşılığı olmadan toplam dört günlük hafta tatili ücretinin bulunduğu kabul edilirse, bu ay için ödenmesi gerekecek toplam çalışma karşılığı olmayan hafta tatili günü ücreti 70,00 TL X 4 = 280,00 TL olacaktır. 1.400,00 TL ile 280,00 TL’nin toplamı neticesinde ulaşılan 1.680,00 TL miktarı, aylık ücret miktarı olarak tespit edilmelidir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda günlük ücret ile aylık ücrete dair kabuller ve dolayısıyla alacaklara yönelik hesaplamalar yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara uygun değildir. Bilirkişi raporunda 2011 yılı Ocak ayına ait 2 gün çalışma karşılığı esas alınarak hesapalma yapılmış, aylık ders saat sayısı belirlenmemiştir. Anılan sebeple, yapılacak hesaplamalarda ilke kararında açıklanan esaslar doğrultusunda ücretin belirlenmesi ile dava konusu tüm alacakların yeniden değerlendirilmesi gereklidir.
Bu noktada, şu husus da gözden kaçırılmamalıdır ki; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı haklarda son ücretin dikkate alınması gerektiği kuraldır. Ancak, eldeki uyuşmazlıkta, davacı aylık maktu ücretle değil, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesine göre, ders saati ücreti ile çalışmıştır. Dolayısıyla, belirtilen hesaplama yöntemine göre davacının aylık ücretinin aydan aya değişebilmesi durumu söz konusudur. Bu halde, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı haklarda, son bir yıllık aylık ücret ortalamasının tespit edilerek sonuca gidilmesi gereklidir.
Diğer taraftan, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı hakların son ücret üzerinden hesaplanması gerektiği kuraldır. Ancak, eldeki uyuşmazlıkta, davacının aylık maktu ücretle değil, ders saati ücreti ile çalıştığı kabul edilmiştir. Dolayısıyla, yukarıda açıklanan hesaplama yöntemine göre davacının aylık ücretinin aydan aya değişebilmesi durumu söz konusudur. Bu halde, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı haklarda, son bir yıllık aylık ücret ortalamasının esas alınması gereklidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik inceleme ile yapılan hesaplamaya itibar edilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.
4-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu da, davacının kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının çalışma süresi boyunca hak etmiş olduğu izin süresinin 200 gün olduğu, sadece 60 gün izin hakkını kullandığı ve dolayısıyla 140 gün kullanılmayan izin süresinin bulunduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak davacının çalışma süresi de göz önüne alındığında, 140 güne tekabül eden izin hakkının, bu süre boyunca kullanmamış olması hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde; mahkemece, davacı asilin çalışma süresi boyunca kaç gün yıllık izin kullandığı konusunda beyanı alınmalı, bundan sonra oluşacak sonucuna ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ :
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 25.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.