Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/13803 E. 2019/12236 K. 30.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13803
KARAR NO : 2019/12236
KARAR TARİHİ : 30.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 27.01.2011-25.06.2013 tarihleri arasında davalı Belediyede çalıştığını, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu, kesintisiz çalışmasına rağmen her ihale döneminde habersiz olarak giriş-çıkış yapılarak gün kaybına uğraması, ulusal bayram ve genel tatil günü çalışma ücretlerinin ödenmemesi ve yıllık ücretli izinlerinin gereği gibi kullandırılmaması nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … Ltd. Şti. vekili, davacının istifa ederek ayrıldığını, alacak iddialarının doğru olmadığını beyanla, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı Belediye vekili, husumet itirazında bulunarak, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Dosya içeriğine göre, davacının ”…işyerinizde 28.01.2011-20.07.2013 tarihleri arasında çalışmış bulunmaktayım. Sözkonusu çalışma sürem içerisinde doğan tüm kanuni ve akdi haklarımı aldım. İşyerinizden şahsi gerekçelerimle, kendi istek ve rızamla herhangi bir baskı olmadan 20.07.2013 tarihinde ayrılmak istiyorum. Gerekli işlemin yapılmasını arz ederim.” şeklindeki el yazılı dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır. Mahkeme tarafından, davacının ödenmemiş ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunması ve ihale döneminde giriş-çıkış yapılması sebebiyle haklı nedenle iş akdini feshetmiş olduğu değerlendirilerek, kıdem tazminatına hak kazandığı kabul edilmiştir. Ne var ki, mahkeme kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Davacı “şahsi gerekçelerimle” şeklindeki açıklama ile iş sözleşmesini feshetmiş olduğundan, fesih gerekçesi ile bağlı olduğu gözetilerek haklı sebebi kanıtlaması gerekmektedir. Her ne kadar davacı yan; dava dilekçesinde, iş sözleşmesini kesintisiz çalışmasına rağmen her ihale döneminde habersiz olarak giriş-çıkış yapılarak gün kaybına uğraması, ulusal bayram ve genel tatil günü çalışma ücretlerinin ödenmemesi ve yıllık izinlerinin gereği gibi kullandırılmaması nedeniyle feshettiğini iddia etmiş ise de; fesih bildiriminde belirtilen “şahsi gerekçe” ibaresinin eksik ya da hiç ödenmeyen işçilik alacaklarını, çalışma süresine ilişkin eksik gün bildirimlerini kapsadığı düşünülemez. Diğer taraftan, istifa dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak düzenlendiği de iddia ve ispat edilmemiştir. Davacının istifa dilekçesi 20.07.2013 tarihli olup işten ayrılış tarihi de işverence 20.07.2013 olarak bildirilmiştir. Öte yandan, davacının 24.06.2013- 20.07.2013 tarihleri arasında yıllık ücretli izin talep ettiği ve kendisine 20.07.2013 tarihine kadar ödeme yapıldığı da yıllık ücretli izin talep dilekçesi, 2013 yılı Haziran ve Temmuz ayı bordroları ve banka kayıtları ile sabittir. Hal böyle olunca, açık fesih gerekçesi karşısında, mahkeme kararında ifade edilen ödenmeyen ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunduğu, ihale döneminde giriş-çıkış yapıldığı gerekçesiyle feshin haklı olduğu kabul edilemez.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, davacının haklı bir neden olmaksızın iş akdini feshettiği anlaşıldığından, kıdem tazminatı alacağının reddi yerine, yazılı şekilde kabulü yönünde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağı bulunup bulunmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisinde el yazılı ve davacı imzalı 24.06.2013-20.07.2013 tarihleri arasında toplam 23 gün izin kullanmak istediğine dair yıllık ücretli izin talep dilekçesi bulunmaktadır. Dosya içerisinde bulunan 2013 yılı Haziran ayı bordrosunda davacının 6 gün, Temmuz ayı bordrosunda ise 17 gün yıllık ücretli izin kullandığı gösterilmiş olup her ne kadar ücret bordroları imzasız ise de banka kayıtlarından ilgili aylara ilişkin ödemelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Şu halde davacı 24.06.2013 -20.07.2013 tarihleri arasında yıllık ücretli izne ayrılmış ve ücreti de ödenmiştir. Davacının yıllık ücretli izinde iken bir başka işyerinde çalışmaya başlaması işverence davacının yıllık izin ücreti talebinin kabul edildiği ve ücretinin de ödendiği gerçeğini ortadan kaldırmayacağından mahkemece davacının 24.06.2013-20.07.2013 tarihleri arasında yıllık ücretli izinde olduğu kabulüne göre bu alacağın hesaplanması yerine bu süre ve yapılan ödeme dikkate alınmaksızın hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 30.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.