Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/12789 E. 2019/10790 K. 16.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12789
KARAR NO : 2019/10790
KARAR TARİHİ : 16.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile davalılardan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı Bakanlık işyerinde diğer davalı işveren nezdinde çalıştığını, iş sözleşmesini ücretleri ödenmediği gerekçesi ile haklı nedenle feshettiğini beyanla kıdem tazminatı, fazla mesai ve hafta tatili alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevaplarının Özeti:
Davalı Bakanlık vekili, dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin ihale makamı olduğunu ve diğer davalı ile aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı vekili ve davalılardan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesi davalı Bakanlığa 03/07/2014, davalı şirkete ise 07/07/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı Bakanlık davaya 17/07/2014 tarihinde cevap vermiş ve zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Davalı şirket ise davaya cevap vermemiştir. Davacı, 28/12/2015 tarihinde ıslah dilekçesi sunmuş, ıslah dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, 29/12/2015 tarihinde davalı Bakanlık süresinde ıslaha karşı zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece davalı şirket zamanaşımı savunması yapmadığı halde diğer davalı Bakanlığın zamanaşımı savunmasından yararlandırılmış ise de zamanaşımı def’i, borcu ortadan kaldırmayıp bunu ileri sürene borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi verdiği ve davalılar arasındaki müteselsil borçluluk ilişkisi uyarınca müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı def’inden bunu ileri sürmemiş olanların yararlanmayacağı, bu nedenle davalı asıl işveren Bakanlığın zamanaşımı savunmasının diğer davalı alt işverene sirayet etmesinin mümkün olmadığı bu nedenle davalı Bakanlıkça yapılan zamanaşımı savunmasının sadece kendisi bakımından sonuç doğuracağı gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında fazla çalışma ücreti üzerinden yapılan indirim konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçinin fazla çalışma ve tatil alacaklarından indirim yapılması konusunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtayca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Bu indirim, dosyadaki delillerin durumu ve niteliğine göre yapılması gerekli uygun bir indirimdir. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline, işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti miktarına göre takdir edilmelidir.
Somut olayda, davacı taraf davalı iş yerinde fazla çalışma yaptığını iddia ederek fazla çalışma ücreti talebinde bulunmuş, Mahkemece talep %50 indirim yapılarak kabul edilmiştir.
Her ne kadar Mahkemece takdiri delil niteliğindeki tanık beyanlarına dayanılarak hesaplanan fazla çalışma ücretinden indirim yapılması yerinde ise de, yapılan % 50 oranındaki indirim dosyadaki delil durumu dikkate alındığında fazla olmuştur. Mahkemece davacının işyerinde yaptığı işin niteliğine, çalışma süresine ve hesaplanan fazla çalışma ücreti miktarına göre fazla çalışma ücreti yönünden hesaplanan tutar üzerinden dosya kapsamına uygun bir oranda indirim yapılarak söz konusu alacak hüküm altına alınmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacı tarafa iadesine, 16/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.