Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/12081 E. 2019/11408 K. 22.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12081
KARAR NO : 2019/11408
KARAR TARİHİ : 22.05.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız nedenle işverence sona erdirildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacı işçinin fazla mesai yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, bilirkişi tarafından, davacının fazla mesai alacağı hesabı, davacı iddiası doğrultusunda haftada 5 gün 08.00-17.00 saatleri arasında çalıştığı, 1 saat ara dinlenme kullandığı, bir gün de 08.00-19.00 saatleri arasında çalıştığı, 1.5 saat ara dinlenme kullandığı haftalık 4.5 saat üzerinden yapılmıştır. Ancak Dairemizin incelemesinden geçen ve davacı ile aynı dönemde aynı nedenle iş akdi fesh edilen …’in davasında haftalık 3 saat üzerinden fazla mesai alacağı hesabı yapılmıştır. Mahkemece haftalık 3 saat üzerinden kabul edilen fazla mesai alacağında dair karar, Dairemizin 23.03.2016 tarih 2016/4865 esas 2016/9240 karar sayılı ilamı ile onanmıştır. Aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan işçilerin çalışma saatlerinin de aynı kabul edilmesi gerektiğinden, davacının haftalık 3 saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek alacakları hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
Davacı, dava dilekçesinde bayram tatili ücreti talebinde bulunmuş olup; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, genel tatil günlerindeki çalışmalar da bayram tatili ücreti alacağı hesabına dahil edilmiştir. Bayram tatili çalışması, milli ve dini bayramlar ile ulusal bayram tatili çalışmasına karşılık gelmekte olup, mahkemece talep aşılmak suretiyle, davacının genel tatil günlerindeki çalışmasının da dahil edilerek hesaplama yapılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının hesaplanması noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Somut olayda, davacının kıdemine göre 108 gün izne hak kazandığı sabit olup, davacının kullandığı izinler mahsup edilmek suretiyle davacının 399 TL’lik bakiye yıllık izin ücreti alacağına hak kazandığı kabul edilmiştir. Davalı … tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde yemin deliline dayanılmıştır. Dosyada dava dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatası yer almamaktadır. Davalı vekili, 28.08.2012 tarihinde süre uzatım talebine ilişkin dilekçe vermiş olup; mahkemece, 26.09.2012 tarihinde davalı tarafından 2 hafta içinde süre uzatım talebinde bulunmuş olması halinde, süre uzatım talebine karar verilmiştir. 11.09.2012 tarihinde de davalı tarafından cevap dilekçesinin ibraz edildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafından ibraz edilen 13.08.2013 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bakiye kalan süreler için yıllık izin kullanmadığı konusunda davacıya yemin ettirilmesi beyan edilmiştir. Mahkemece, öncelikle dava dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; bulunmaması halinde cevap dilekçesinin süresinde ibraz edildiği kabul edilmek suretiyle davalıdan yemin sorusu alınmalı ve sonrasında yeminle ilgili usuli işlemler tamamlanarak davacı duruşmaya davet edilmek suretiyle yemin teklifinde bulunulmalı, davalı tarafın yemin teklifi davacı asile usulüne uygun şekilde bildirilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.