Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2016/11761 E. 2019/4156 K. 25.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11761
KARAR NO : 2019/4156
KARAR TARİHİ : 25.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … bünyesinde çalışırken 6111 Sayılı Kanun gereğince kamu kurumuna nakledildiğini belirterek davalı nezdinde çalıştığı döneme ilişkin ödenmeyen bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def’i dikkate alınmaz.
Somut olayda, davacı tarafça mahkemeye sunulan ıslah dilekçesinin bir sureti, 24.12.2015 tarihli duruşmada tebliğ yerine geçmek üzere davalı vekiline verilmiştir. Davalı tarafça ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğunun anlaşılmasına göre mahkemece ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunması değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca, 6098 sayılı TBK 154. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Buna göre borçlunun borcunu ikrar etmesi veya kısmi ödeme yapması yahut kefil göstermesi zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Yasanın 156. maddesi de, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Davalı tarafça mahkemeye sunulan 16.10.2014 havale tarihli yazı ile dava konusu yapılan bir kısım alacaklara ilişkin ödemelerin yapılmadığı bildirilmiştir. Mahkemece davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def-i değerlendirilirken ilgili yazıda ödeme yapılmadığı kabul edilen alacaklar yönünden zamanaşımının kesileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
3-Taraflar arasında davacının fazla mesai ücretine hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda davacı tanıkları tarafından davacının bilet gişesinde çalıştığı 2006-2009 döneminde 4 gün çalışma çalışma 2 gün dinlenme esası ile çalışma yaptığı belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece davacının ilgili dönemde 5 gün çalışıp 2 gün dinlendiği kabul edilerek fazla mesai alacağının hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Dosya kapsamı itibari ile davacının davalı Belediyede çalıştığı dönemlerde şoför olarak çalışması bulunmadığının anlaşılmasına göre mahkemece direksiyon priminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Davacı işçinin kullandırılmayan ücretli izin alacağına hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve sona ermenin haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 166. maddesinin 5. fıkrasında “Ataması tekemmül ettirilen işçiler, çalıştıkları kurumlarınca atama emirlerinin tebliğini izleyen günden itibaren beş iş günü içinde yeni görevlerine başlamak zorundadırlar. Bu süre içinde yeni kurumunda işe başlamayan işçilerin atamaları iptal edilerek 22.05.2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesine göre iş sözleşmeleri sona erdirilir.” şeklinde düzenlemeye yer vermiştir.
Dosya içeriğine göre, davacının 6111 sayılı Kanun uyarınca başka bir kuruma nakledildiği, iş sözleşmesinin nakledildiği kurumda aynen devam ettiği, nakil işleminin fesih niteliğinde olmadığı dosya kapsamı ve sözü edilen kanun hükmü ile sabittir.
Somut olayda, iş sözleşmesinin feshinin söz konusu olmadığı dikkate alınmadan iş sözleşmesinin feshine bağlı talep edilebilecek izin ücreti alacağına hükmedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.