Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2015/35442 E. 2018/19063 K. 18.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/35442
KARAR NO : 2018/19063
KARAR TARİHİ : 18.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.09.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili … … geldi. Karşı taraf adına ise kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan işverence feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesinde;
“Madde 297- (1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun, basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 321. maddesinde ise;
“Madde 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” denilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 321. maddesindeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesindeki unsurlardır. Basit yargılama usulüne tabi davalarda, tefhim edilecek hüküm, 6100 sayılı Kanun’un 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte, aynı Kanunun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu kanuni şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek, kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
Taraflar hükmün tefhiminin 6100 sayılı Kanun’un 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında 6100 sayılı Kanun’un 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi” gereklidir.
6100 sayılı Kanun’un 298/2. maddesine göre de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10/04/1992 tarihli ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı ilamı gereğince bozma sebebidir.
Somut olayda, dava dilekçesinde birden fazla talep ileri sürülmüş olmasına rağmen, Mahkemece 31/03/2015 tarihli celsede tefhim edilen kısa karar “1-Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, 2-Sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına” şeklindedir. Açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır. Gerekçeli kararda, hüküm altına alınan alacakların tür ve miktarları ayrıntılı şekilde yazılmış ise de, yukarıda anlatıldığı üzere duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucu farklıdır. Yazılı şekilde, 6100 sayılı Kanun’un 297, 298/2 ve 321. maddelerine aykırı hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur.
Diğer taraftan; 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı kapsamında tarafların yargılama konusunda tam olarak bilgi sahibi olmaları, açıklama ve ispat haklarını tam olarak kullanabilmeleri gerekir. Davalı vekili, duruşmanın 31/03/2015 tarihli celsesine mazereti sebebiyle katılamayacağını bildirmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin mazereti hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden, aynı celse davalı vekilinin yokluğunda davanın nihai karara bağlanması usule ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davalı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.