Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2015/34883 E. 2016/4275 K. 17.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/34883
KARAR NO : 2016/4275
KARAR TARİHİ : 17.02.2016

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ :9. İş Mahkemesi

DAVA: Davacı ile davalı arasındaki alacak davası hakkında mahkemece verilen ret kararı Dairemizce onanmıştır. Davacı tarafından maddi hata dilekçesi verilmekle dosya yeniden incelenmiştir. ….. ilişkin işkolu tespitine dair Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararı 05.07.2012 tarihli olmakla, bu tarihten önceki dönem için davalı ….. ile ….. arasında muvazaalı bir ilişki olduğu Yargıtay tarafından benimsendiğinden davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Bu sebeple maddi hataya dayalı olan Dairemiz onama kararı kaldırılarak Tetkik Hakimi …… tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin görünürde ….. işçisi gözüktüğünü, ancak bu şirket ile davalı arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisi olduğunu, bu konuda Yargıtay denetiminde geçmiş çok sayıda mahkeme kararı bulunduğunu, davacının davalı şirketin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiğini ifade ederek fark ücret, ilave tediye, ikramiye, yemek ücreti, vardiya primi, altıncı gün primi, giyecek yardımı, ulusal bayram ve genel tatili ücreti alacaklarının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, ….. ile davalı arasında muvazaalı bir ilişki bulunmadığını, dava dışı şirketin farklı alanda faaliyet gösteren ayrı tüzel kişiliğe sahip bir şirket olduğunu, davacının da bu şirketin işçisi olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davalı şirket ile Assist Şirketi arasında muvazaa olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasında muvazaalı bir alt işverenlik ilişkisi olup olmadığı ve buna bağlı olarak davacının başından itibaren davalı şirket işçisi sayılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2‘nci maddesinde, “…Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez…” denilerek alt işverenlik ilişkisinde muvazaaya bağlanan hukuki sonuç açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkrasında ise, “Bu Kanunun 2’nci maddesinin altıncı fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı işlemin tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Rapora altı iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.” düzenlemesi yer almıştır.
Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren – alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından Şirketine ilişkin işkolu tespiti kararında “…O halde, işkolu tespitinde birim olarak işyeri dikkate alınarak ve müstakilen işyerinde yapılan işegöre belirlenecek olması, somut olayda haberleşme işkolu kapsamında sayılan“ …haberleşme, posta, telefon, telgraf, telsiz, radyo, televizyon işleri ve hizmetleri ve bu hizmetler için kamu idaresince kurulan her türlü yapım, bakım ve onarım…”işlerinin, işyerinde yapıldığının tespit edilememesi, …… ile ……arasında imzalanan ……’ne göre, danışmanlık, rehberlik ve çağrı merkezi işinin yapılıyor olması, çağrı merkezi hizmetinin telekomünikasyon hizmeti dışında kalan ve bu sektöre özgü olmayan bir hizmet türü olması gibi hususlar dikkate alındığında, mahkeme kararının bozularak, şirkete ait belirtilen işyerinde yapılan işlerin İşkolları Tüzüğünün 17 sıra numaralı “Ticaret, Büro, Eğitim, Güzel Sanatlar” işkoluna girdiğinin tespiti ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir” denilmiştir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 05/07/2012 tarih, 2012/ sayılı karar).
Yargıtay tarafından işkolu tespitine ilişkin karardan önceki dönem için yani 05.07.2012 tarihinden önceki dönem için davalı ile dava dışı Asisstt Şirketi arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu Yargıtay tarafından kabul edildiğinden bu tarihten önceki dönem için davacının taleplerinin hüküm altına alınması gerekirken davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.