Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2015/27486 E. 2018/6593 K. 14.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/27486
KARAR NO : 2018/6593
KARAR TARİHİ : 14.03.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalı iş yerinde servis şoförü olarak 21/10/2005-18/04/2013 tarihleri arasında çalıştığını, 11/04/2013 tarihinde işverene 4857 sayılı İş Kanunundan doğan fazla mesai, genel tatil ve yıllık izin ücretlerinin ödenmesi ile ilgili ihtarname gönderildiğini, ödeme yapılmadığını öne sürerek kıdem tazminatı, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve Ramazan bayramlarındaki iaşe ve ibade bedeli alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının herhangi bir nedene dayanmaksızın iş sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak ve iş akdine işçi tarafından haklı olarak son verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
I-Somut uyuşmazlıkta, davacı davalı işyerinde 21.10.2005-11.04.2013 tarihleri arasında çalışmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kayıt ve tahakkuk bulunan dönemler dışlanarak hesaplama yapılmıştır. Dava zamanaşımı dikkate alınarak 18.04.2008 tarihinden sonraki dönem için, ıslah zamanaşımı dikkate alınarak 05.11.2009 tarihinden sonraki dönem için ve dava dilekçesinde talep edilen miktar da eklenerek fazla çalışma ücreti alacağı belirlenmiştir. Mahkemece bu şekilde hazırlanan rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı tanığı Bülent, beyanına göre davalı işyerinde 2011-2013 yılları arasında; davacı tanığı Murat ise beyanına göre davalı işyerinde 2010 yılında çalışmıştır. Davalı tanığının beyanından fazla çalışma yapıldığı sonucuna varılamamaktadır. Şu halde; davacı tanıklarının beyanına davacı ile birlikte çalıştıkları dönem ile sınırlı olarak itibar edilmesi gerekir. Mahkemece, davacı tanıklarının davacı ile çalıştıkları dönem belirlenmeden tüm uyuşmazlık ve hesaplama konusu dönem bakımından beyanlarının hükme esas alınması doğru bulunmamıştır. Mahkemece belirtilen husus gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
II-Kabul şekline göre, dosya içerisinde bulunan bilirkişinin kök raporunda haftada 18 saat, ıslah zamanaşımının hesaplandığı ek raporunda ise sebep belirtilmeksizin haftada 21.5 saat fazla çalışma yapıldığı kabulüyle hesaplama yapılmış olup Mahkemece, gerekçe belirtilmeden davacının haftada 21.5 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilen ek rapora göre hüküm kurulmuştur. Davacının, haftada 18 saat fazla çalışma yaptığı kabulüyle hesaplama yapılan bilirkişinin kök raporuna itirazda bulunmadığı dikkate alındığında; haftada 18 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmesi gerekirken gerekçe bildirilmeden davacının haftada 21.5 saat fazla çalışma yaptığının kabul edilmesi doğru bulunmamıştır. Açıklanan nedenle ilamın 1 nolu fıkrasına göre belirlenecek hesaplama döneminde davacının haftada 18 saat fazla çalışma yaptığının kabulüyle sonuca gidilmesi gerekmektedir. Mahkeme açıklanan hususun dikkate alınmaması hatalıdır.
III-Kabul şekline göre; dava dilekçesinde davacı, 2005-2011 yılları arasında yapılan fazla çalışmaların karşılığının ödenmediğini, 2011-2013/Şubat ayı arasında ise haftada 35-40 saat fazla çalışma yapılmasına karşın 15 saat karşılığı fazla çalışma ödendiğini beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplama 30.06.2012 tarihine kadar yapılmıştır. Şu halde 2011-30.06.2012 tarihleri arasında yapılacak hesaplamada davacıya her hafta 15 saat fazla çalışma karşılığı ücret ödemesi yapıldığının kabul edilmesi gerekirken Mahkemece davacının dava dilekçesindeki talebi dikkate alınmadan ve bu talep aşılmak suretiyle sonuca gidilmesi doğru bulunmamıştır.
3-Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yapıldığını yazılı delille kanıtlaması imkân dahilindedir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı davalı işyerinde 21.10.2005-11.04.2013 tarihleri arasında çalışmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tahakkuk bulunan dönemler dışlanarak hesaplama yapılmıştır. Dava zamanaşımı dikkate alınarak 18.04.2008 tarihinden sonraki dönem için, ıslah zamanaşımı dikkate alınarak 5.11.2009 tarihinden sonraki dönem için ve dava dilekçesinde talep edilen miktar da eklenerek ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı hesaplanmıştır. Mahkemece bu şekilde hazırlanan rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı tanığı Bülent, beyanına göre davalı işyerinde davacı ile birlikte 2011-2013 yılları arasında; davacı tanığı Murat ise beyanına göre 2010 yılında çalışmıştır. Davalı tanığının beyanından ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı sonucuna varılmakta ise de, bu tanık da beyanına göre davalıya ait işyerinde davacı ile birlikte 2010-2013 yılları arasında çalışmıştır. Şu halde; tanıkların beyanına davacı ile birlikte çalıştıkları dönem ile sınırlı olarak itibar edilmesi gerekir. Mahkemece, taraf tanıklarının davacı çalıştıkları dönem belirlenmeden tüm uyuşmazlık ve hesaplama konusu dönem bakımından beyanlarının hükme esas alınması doğru bulunmamıştır. Mahkemece belirtilen husus gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
4-Davacı, dava dilekçesinde Ramazan ayı iaşe ve ibade ücreti alacağı talep etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu alacağın reddi gerektiği gerekçesi de belirtilerek görüş olarak bildirilmiştir. Dosya içeriğine göre de reddi gereken bu talep hakkında Mahkemece olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 14.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.