Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2015/24524 E. 2015/31496 K. 24.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/24524
KARAR NO : 2015/31496
KARAR TARİHİ : 24.11.2015

MAHKEMESİ : Bilecik 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2015
NUMARASI : 2013/498-2015/345

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ve açtığı işe iade davasında işe iadesine karar verildiğini, kesinleşen ile iade kararı üzerine süresinde işverene başvurduğunu, ancak işe başlatılmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, işe iade davası açılmadan önce ve işe iade kararı kesinleştikten sonra davacının işe davet edildiğini ve davete rağmen işe başlamayan davacının başvurusunun samimi olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının işe başlatılma talebinin samimi olduğu, ancak işverenin işe davetinin samimi olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret, ihbar ve kıdem tazminatı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur.
İşveren işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az dört, en çok sekiz aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok dört aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir.
İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. İşçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla, işçi işverene hiç başvurmamış gibi sonuca gidilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı Kanun’un 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakların talebi mümkün olmaz. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve şartları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.
İşe iade yönündeki başvurunun on iş günü içinde işverene bildirmesi gerekmekle birlikte tebligatın postada gecikmesinden işçinin sorumlu olması düşünülemez.
İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini bir ay içinde işçiye bildirmesi gerekmekle birlikte, tebligat sorunları sebebiyle bildirimin süresi içinde yapılamaması halinde bundan işveren sorumlu tutulamaz. İşverence kanuni süre içinde gönderilmiş olsa da, işçinin bir aylık işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla iki günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı Kanun’un 56. maddesinin son fıkrasında izinler için öngörülen en çok dört güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla dört gün içinde işe başlaması beklenmelidir.
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır.
Somut olayda; davacı işçinin iş sözleşmesinin hava şartları sebebiyle işin yavaşlamasına bağlı olarak işçi azaltılmasına gidildiğinden feshedildiği, davacının feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade istemli dava açtığı, dava açılmadan önce davalı işverence 24.02.2013 tarihinde davacıya işe davet yazısı gönderilerek hava şartları düzeldiğinden yeniden gelip eski işine devam edebileceğinin bildirildiği, davetin davacı işçiye tebliğ edildiği, ancak davacının işe başlamadığı, mahkemece işe iade kararı verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği; kesinleşen işe iade kararı üzerine davacının 01.07.2013 tarihinde işverene işe başlatılma talebi ile başvuruda bulunduğu, başvurunun işverene 05.07.2013 tarihinde tebliğ edildiği, işverence 25.07.2013 tarihli ihtarname ile davacının 02.08.2013 tarihinde saat 08:00′ de eski işyerindeki eski işine başlayabileceğinin bildirildiği, işe davet bildiriminin davacıya 01.08.2013 Perşembe günü tebliğ edildiği, davacının 05.08.2013 Pazartesi günü işe davet yazısına istinaden işyerine gittiği, davacı hakkında 02,03 ve 04 Ağustos 2013 tarihlerinde işe gelmediğinden bahisle devamsızlık tutanakları tutulduğu, işverence davacının 06.08.2013 tarihinde işe girişinin 07.08.2013 tarihinde ise işten çıkışının kuruma bildirildiği, davacının 05.08.2013 ve sonraki tarihlerde davalı işveren işyerinde çalışmadığı ve tüm bu aşamalarda başka bir işyerinde çalışmasını sürdürdüğü dosya kapsamı ile sabittir.
Davacı işçi, 05.08.2013 günü sabah erkenden arkadaşları ile birlikte işyerine gittiklerinde işe başlamak istemelerine rağmen işyerinin kapısından içeri alınmayarak, kendilerine “Cuma günü işe gelmeniz gerekiyordu, ancak gelmediniz, işe almıyoruz, şimdi de tutanak tutuyoruz, imzalayın” şeklinde beyanda bulunularak tutanak imzalatılmak istendiğini, davalının işe davetinin samimi olmadığını ve davacının işe iadesi sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte iş sözleşmesinin işverence feshedilmiş sayıldığını ileri sürmüştür. Davalı işveren ise, işe başlatma tebligatının 01.08.2013 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, davacının 05.08.2013 tarihinde işe başlamak için işletmeye geldiğini, şirket personel müdürünün davacı ve arkadaşlarına “hepinizin SGK girişlerini vereceğim, işe girişlerin mükerrer olmaması için çalıştığınız şirketlerden çıkışlarınızı aldınız mı” diye sorduğunu, aldığı cevapta ise; davacı ve arkadaşlarının halen SGK.’lı olarak gözüktüklerini ve işe giriş dahil hiçbir belge imzalamayacaklarını, avukatlarından bu şekilde talimat aldıklarını E.. Y..’ün huzurunda Ö.. G..’e söylediklerini, bu görüşmeler esnasında Ö.. G..’in davacı ve arkadaşlarına; “siz işe girişleri imzalamasanız dahi internet üzerinden işe girişlerinizi bugün 05.08.2013 tarihi itibariyle veriyorum. Yarın 06.08.2013 günü işyerine gelerek eski işinizde çalışabilirsiniz” dediğini, ancak davacı ve arkadaşlarının 06.08.2013 günü ve 07.08.2013 günü de işe gelmediklerini ve işe başlatılma taleplerinin samimi olmadığını savunmuştur.
Mahkemece davalının, işe iade davası sırasında işe başlaması için davacıya davet göndermiş olmasının, yine tek taraflı bir işlem olması sebebiyle davacıların sigortaya bildirimini yapmasının, işe başlama davetinin tebliğ edildiği süre ile işe başlaması istenilen tarih arasındaki sürenin yetersizliği sebebiyle davacının işe başlamak için davalı iş yerine geldiği tarihte başka bir iş yerinde çalışıyor olmasının samimiyetin veya samimiyetsizliğin ispatı hususunda tek başına yeterli olmadığı, davalı tarafından davacıya gönderilen 25.07.2013 tarihli işe başlama davetinde 2 nolu paragrafta ”iş akdiniz feshedildiğinde tarafınıza ödenen kıdem ve ihbar tazminatları ile tespit edilen ve ödemesi yapılan diğer sosyal haklarınızın işe başlamanız ile beraber iş akdiniz devam ediyor olacağından tarafımıza iadesinin de gerektiğini bildiriyoruz” şeklinde ön şart bulunduğu, işverenin işçiyi işe başlatması halinde peşin olarak ödenen ihbar ve kıdem tazminatları boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklarından mahsup edileceği yönündeki kanuni düzenleme göz önüne alındığında, başlatmanın şarta bağlanması ya da geri ödenmemesi sebebiyle işe iadesinin geciktirilemeyeceği, ön şarta bağlı olan bu davetiyenin samimi olmadığı, davacı işçiden bu davetiyeye binaen çalışmış olduğu iş yerinden ayrılarak yeniden belirsiz bir süreç içerisinde girmesi beklenemeyeceği gibi, davetiyenin tebliğ tarihi ile işe başlaması gereken tarih arasındaki sürenin davacının halen çalıştığı diğer iş yerinden ayrılması için yeterli bir süre olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları davacı lehine; davalı tanıkları ise davalı lehine beyanda bulunmuşlardır. Davacı tanıklarının da benzer şekilde davalı aleyhine dava ikame ettikleri ve somut dosyada çıkacak sonuçtan menfaat elde edecekleri tartışmasızdır.
Davacıların işe başlatılma talebi ve devam eden süreçlerde başka bir yerde çalışıyor olmaları günümüzde iş bulma kaygısı yaşayan işçilerin sayısı dikkate alındığında, tek başına samimiyetsizlik göstergesi olarak kabul edilemez. Ancak aynı şekilde işverence işçiye gönderilen işe davet yazısında işe başlatılması halinde ödenen kıdem ve ihbar tazminatının iadesi gerekeceğine dair ibare de işverenin samimi olmadığını göstermez. Zira davacının işe başlaması halinde iş sözleşmesi devam ediyor olacağından, ödenen tazminatların boşta geçen süre ücretinden mahsup edildikten sonra iadesi gerekir.
Bu durumda, işe iade sürecinin en başından incelenmesinde; daha işe iade davasındaki dava dilekçesi tebliğ edilmeden işverence davacının işe davet edildiği, işe davet yazısını tebliğ alan davacının işe başlamadığı ve mahkemece bu husus dikkate alınmadan davacının işe iadesine karar verildiği, işe iade kararının davalı tarafından temyiz edilmediği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, işe iade kararı üzerine süresinde işe başlatılma talebinde bulunan davacının işverence 02.08.2013 tarihinde işe başlamak üzere işe davet edildiği, 05.08.2013 tarihinde işe başlamak üzere işyerine giden davacı ve arkadaşlarına ertesi gün gelip işe başlayabilecekleri söylenmesine rağmen işe gitmedikleri, buna rağmen işverence 06.08.2013 tarihinde işe girişlerinin bildirildiği ve 06.08.2013 ile 07.08.2013 tarihlerinde işe gitmemeleri üzerine 07.08.2013 tarihi itibari ile de çıkışlarının bildirildiği anlaşılmış olup; daha işe iade davası devam ederken işçiyi işe davet eden ve işe iade kararından sonraki başvuru üzerine de işçiyi işe davet edip Sosyal Güvenlik Kurumu girişini bildiren işverenin samimi olmadığından söz edilemez. Aksine, dosya kapsamından davacı işçinin işe başlatılma talebinin samimi olmadığı anlaşıldığından; davacının işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücreti talepleri reddedilmeli; kıdem ve ihbar tazminatı ile izin alacakları da geçersiz sayılan fesih tarihindeki ücret ve hizmet süresi esas alınarak (geçersiz sayılan fesih artık geçerli bir feshin sonuçlarını doğuracağından) hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Bu yönler gözetilmeden sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.