Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/9853 E. 2014/10171 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9853
KARAR NO : 2014/10171
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

MAHKEMESİ : Yalova İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/06/2012
NUMARASI : 2009/15-2012/218

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile izin, fazla çalışma, hafta ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının iş sözleşmesinin Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerince yapılan inceleme ve soruşturma sırasında davacının da aralarında bulunduğu bir kısım personel tarafından çok sayıda usulsüzlük yapıldığının ve davalının zarara uğratıldığının tespit edilmesi neticesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-e. bendi gereğince haklı sebeple feshedildiğini, davacının işverenden talep edebileceği başka bir alacağının da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır.
Somut olayda; davalı işverene ait işyerinde geçici işçi (muhasebe şube sorumlusu) olarak 13.03.2003-25.06.2008 tarihleri arasında çalışmış olan davacının iş sözleşmesinin, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince işletme idaresi nezdinde yapılan inceleme ve soruşturma neticesi tanzim olunan 27.05.2008 tarihli ve 56 /01, 71/4, 78/2 sayılı disiplin soruşturma raporu, 13.06.2008 tarihli Bakanlık onayı neticesi birçok usulsuz işlemle ilgili evrakta imzasının bulunması, usulsüz, keyfi ve belgesiz harcamaları işletme bütçesinden ödemesi, işverenin güvenini kötüye kullanması nedeniyle 4857 sayılı Kanun’un 25/ll-e. maddesi gereğince feshedildiği anlaşılmaktadır. İddia edilen eylemlerle ilgili olarak davacı ve diğer bir kısım personel hakkında zimmet ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan kamu davalarında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Mahkemece, davacı ve diğer işçiler hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi gerekçe gösterilerek, davalı işveren tarafından davacının iş sözleşmesinin feshine gerekçe gösterilen hususların davacı ve diğer çalışanlarca gerçekleştirilmediği, görevlerini kötüye kullanmadıklarının mahkeme kararıyla sabit olduğu, bunun aksinin dava dosyasında davalı işveren tarafından ispatlanamadığı kanaati ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı talepleri hüküm altına alınmış ise de; ceza dosyalarında delil yetersizliğinden verilen beraat kararlarının hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olmadığı da dikkate alındığında, fesih hususunda yapılan inceleme ve araştırma yetersizdir. Mahkemece yapılacak iş, aralarında davalının iştigal alanında uzman bir bilirkişi ile bir mali müşavirin de bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak ve gerekirse bilirkişilere işyerinde inceleme yetkisi de verilerek; Soruşturma Raporunda yer alan eylemler sebebi ile davalının zarara uğratılmasında davacının kusuru ve işveren aleyhine değerlendirilebilecek doğruluk ve bağlılıkla bağdaşmayan davranışı bulunup bulunmadığının tespiti ile feshin haklı sebebe ayanıp dayanmadığının belirlenmesinden ibarettir. Fesih sebebi yapılan olgular hakkında hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. Davacının hafta tatillerinde çalışıp çalışmadığı ve hafta tatili alacağına hak kazanı kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda; davacının hafta tatili alacağı şahit anlatımlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Ancak; davacı şahitlerinin Feyzullah, haftada altı gün çalışıldığını ve otel yoğun ise haftalık izin kullanılmadığını, şahit Sami, haftada altı gün çalışıldığını, şahit Güven haftasonu izinlerini ve yıllık izinlerini yeri geldiğinde kullanamadıklarını beyan ederken şahit Selçuk hafta tatili çalışması hususunda beyanda bulunmamıştır. Davacı şahit anlatımlarına göre davacının tüm hafta tatillerinde çalıştığının kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir. Davacı hafta tatillerinde çalıştığını yöntemince ve yeterli delillerle ispatlayamadığından hafta tatili alacağının reddi yerine kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4. Davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerleispattlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da şahitle ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan şahitlerin anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda; davacının fazla çalışma alacağı şahit anlatımlarına göre hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Davacı ve davalı taraf delil olarak işyeri kayıtlarına dayandığına göre; işyerine giriş çıkışlarda kart basılıyorsa buna ilişkin kayıt ve belgeler ile günlük çalışma düzenini belirleyen her türlü kayıt ve belgenin getirtilmesi ve bu suretle toplanacak tüm delillerin yeniden değerlendirmeye tabi tutularak gerekirse bilirkişiden ek rapor alındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Şahit delilinden başka delil elde edilememesi halinde fazla çalışma alacağı reddedilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.