Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/8016 E. 2014/7930 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8016
KARAR NO : 2014/7930
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2013
NUMARASI : 2011/1087-2013/1317

Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacılar vekili, asıl davada, davalı sendikanın 12-13 Kasım 2011 tarihlerinde gerçekleştirilen 14. olağan genel kurulunun iptalini talep etmişlerdir.
Asıl dava ile birleşen Ankara 11. İş Mahkemesinin 2013/310 esas, 2013/275 karar sayılı dosyasında ise davacı vekili, davalı sendikanın Ankara 1 nolu şubesinin 02.10.2010 tarihli şube olağan genel kurulunun iptal edildiğini, iptal edilen genel kurul neticesinde kayyım tayinin zorunlu olduğunu ileri sürerek, Ankara 1 nolu şube yönetim kurulu üyelerine işten el çektirilerek yerlerine kayyım tayinini talep etmiştir.
Asıl dava ile birleşen Ankara 5. İş Mahkemesinin 2013/698 esas, 2013/1504 karar sayılı dosyasında ise davacı vekili, Ankara 1 nolu şube yönetiminin kötü niyetli olduğunu, ayrıca şube genel kurulunun iptal edildiğini belirterek, bu sebeplerle şube genel kurulunu toplamak ve yeni yönetim seçilinceye kadar işleri yürütmek üzere, yönetim kurulu üyelerine işten el çektirilerek yerlerine kayyım tayinine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava ile birleşen Ankara 16. İş Mahkemesinin 2013/206 esas, 2013/620 karar sayılı dosyasında ise davacı vekili, iptal edilen şube genel kurulu neticesinde kayyım tayini için dava açıldığı ve bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini ileri sürerek, 02.03.2013 tarihinde 2. şube olağan genel kurulunun yapılmasına dair, Ankara 1 nolu şube yönetim kurulunun 30.01.2013 tarih ve 15 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava ile birleşen Ankara 12. İş Mahkemesinin 2013/428 esas, 2013/137 karar sayılı dosyasında ise davacılar vekili, şube yönetim kurulu yerine kayyım tayinine ilişkin dava açıldığı, genel kurulu iptal edilen sendikanın kayyım nezaretinde genel kurul icra etmesinin 6356 sayılı Kanun gereği zorunlu olduğunu ve kayyım tayini davalarının sonucunun beklenmesi gerektiğini ileri sürerek, Ankara 1 nolu şubenin 02.03.2013 tarihli olağan genel kurulunun iptali ile kayyım tayinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı sendika vekili, asıl dava ve birleşen davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Mahkeme kararlarının kapsamı ve içermesi gerektiği unsurlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c maddesinde düzenlenmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre;
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
A)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
B)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
C)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
Ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
D)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
E)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir.
Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun sebeplerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde, verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22. Baskı, Ankara 2011, s.472)
Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun’un 297. (Mülga HUMK’nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Bu açıklamalar ve kanuni düzenlemeler ışığında inceleme konusu davayı değerlendirmek gerekirse, somut olayda, asıl dava ile sendika genel merkez olağan genel kurulunun iptalinin talep edildiği, dört birleşen dava ile de, şube yönetim kuruluna kayyım tayini, olağan genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararı iptali ve şube olağan genel kurulunun iptalinin talep edildiği anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından tefhim edilen kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında asıl dava ile birleşen davaların reddine karar verildiği belirtilmiş olmakla birlikte, kararın gerekçesinde birleşen davaların reddedilme gerekçesi açıklanmadığı gibi birleşen dava konuları dahi ifade edilmemiştir. Şu halde, yukarıda ayrıntılı olarak ifade edilen kanuni düzenlemeler ile ilkelere aykırı olarak, gerekçesiz, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.