Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/759 E. 2014/1460 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/759
KARAR NO : 2014/1460
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2011/1094-2013/1155

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, asıl dosya dava dilekçesinde, müvekkiline ait otel işyerinde turizmde çalışma sürelerinin iyileştirmesi projesi kapsamında 13-15 Temmuz 2011 tarihleri arasında genel teftiş yapıldığını, müvekkiline 16.09.2011 tarihinde tebliğ edilen 17.08.2011 tarih ve 2.8530.118334.07/06 sayılı raporda bir takım noksanlık ve aykırılıklar tespit edildiğinin bildirildiğini, tespitlerin haksız olduğunu ileri sürerek bahsi geçen raporun iptaline karar verilmesini talep etmiş; birleşen dosya dava dilekçesinde ise müvekkiline 16.09.2011 tarihinde tebliğ edilen rapor sonrasında işyerinde bu kez 19.10.2011 tarihinde kontrol teftişi yapıldığını, teftiş akabinde müvekkiline 22.12.2011 tarihinde, 22.11.2011 tarih ve 60 sayılı raporun tebliğ edildiğini, anılan rapordaki tespitlerin de haksız olduğunu ileri sürerek bahsi geçen raporun da iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, asıl dava ve birleşen davaya cevabında, davalıya ait işyerinde turizmde çalışma sürelerinin iyileştirmesi projesi kapsamında yapılan teftiş sonrası düzenlenen tutanak ve raporların sadece muvazaaya yönelik kısmıyla ilgili olarak iş mahkemesine itiraz edilebileceğini, sair yönlere karşı ise bu usulde dava açılamayacağını, 17.08.2011 tarih ve 2.8530.118334.07/06 sayılı tutanağın ise tespit edilen noksanlık ve aykırılıkların kontrol teftişine kadar giderilmesinin istendiği bir bildirimden ibaret olup İş Kanunu’nun 3. maddesinde belirtilen prosedürle ilgisi olmadığını, tutanak ve raporlarda açıklanan muvazaa tespitinin haklı olduğunu beyanla davaların reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava ve birleşen davanın, Ç.. B.. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca düzenlenen tutanak ve raporda yer alan altişverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespitine itiraz edilmesine ilişkin kısmının, kanuni dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 3/2. maddesidir. Anılan hükümde “Bu Kanun’un 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı işlemin tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Rapora altı iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.” denilmektedir.
Kanunun açık hükmü karşısında, mahkemenin 4857 sayılı Kanun’un 3/2. maddesi çerçevesinde düzenlenen muvazaalı altişverenlik işleminin tespitine ilişkin iş müfettişi raporuna karşı yapılan itiraz üzerine verdiği kararın kesin olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin kararın bu kısmına yönelik temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ç.. B.. İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 17.08.2011 tarihli 2.8530.118334.07/06 sayılı tutanağında ve 22.12.2011 tarihli 60 sayılı raporunda yer alan, muvazaalı altişverenlik ilişkisinin tespiti haricindeki, noksanlık ve aykırılıklar hakkındaki tespitler yönünden verilen Mahkemenin kabul kararına vaki temyiz itirazının değerlendirmesine gelince:
4857 sayılı Kanun’un 91. maddesinin 2. fıkrasında, “30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 10. maddesine istinaden iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri Ç.. B.. bölge müdürlüklerince incelenir” hükmü yer almaktadır.
Aynı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan dava çeşitleri 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 105. ila 113. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eda davası, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesinin talep edildiği dava türü olarak tanımlanmışken, tespit davası ise mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edildiği dava çeşidi olarak açıklanmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi raporlarına karşı açılan davalar, işçilerin bireysel başvuruları üzerine iş müfettişi tarafından işçi alacaklarına ilişkin yapılan tespitlere karşıdır. Bu tespite işçi tarafından, yapılan tespitin eksik olduğu ve daha fazla alacağı bulunduğu gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava eda davası karakterindedir. Söz konusu tespite işveren tarafından, yapılan tespitin hatalı olduğu ve tamamen ya da kısmen borçlu olmadığı gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava menfi tespit davası niteliğindedir. Bu son halde kanunda özel olarak düzenlenmiş olması nedeniyle davacı işverenin bu davayı
açmakta, kanunun ifadesiyle “hukuken korunmaya değer güncel bir yararı” bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle tespit davaları için ayrıca araştırılan hukuken korunmaya değer güncel bir yarar koşulunun anılan dava türü açısından mevcut olduğu değerlendirilmelidir.
Görüldüğü üzere, işçilerin bireysel başvuruları üzerine düzenlenen iş müfettişi raporlarının işçilerin alacaklarına yönelik kısımlarına karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davalar, yerine göre eda davası yerine göre ise menfi tespit davası özelliği göstermekte olup her halükarda bu davaların tarafları işçi ve işverendir. Ç.. B..nın bu davalarda taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Somut olayda, Ç.. B.. İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca davalıya ait işyerinde, turizmde çalışma sürelerinin iyileştirmesi projesi kapsamında 13-14-15/07/2011 tarihlerinde genel teftiş, 19.10.2011 tarihinde ise kontrol teftişi yapılmış, yapılan teftişler sonrası düzenlenen ve davalıya tebliğ edilen bildirim, tutanak ve raporda, davalının bir kısım şirketle altişverenlik ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğu tespiti yanında, gerek işyerindeki çalışma düzenine gerekse de işçilik alacaklara yönelik noksanlık ve aykırılık tespitlerine yer verilmiştir. Davacı, asıl dava ve birleşen davayla tutanak,bildirim ve raporlarının tümüyle iptalini talep etmektedir.
Davaya konu edilen tutanak ve raporlar, bireysel başvuru üzerine değil, turizmde çalışma sürelerinin iyileştirilmesi projesi kapsamında yapılan genel ve kontrol teftişleri üzerine düzenlenmiş olup, altişverenlik ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun tespiti haricindeki kısımlarına karşı, 4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrası uyarınca iş mahkemelerine itiraz edilemez. Bununla birlikte, tutanak ve rapordaki söz konusu tespitlerin ileride açılması muhtemel alacak davalarında değerlendirilmesi gerektiği de gözardı edilmemelidir.
Anılan nedenlerle, asıl dava ve birleşen davanın, altişverenlik ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun tespitine itiraz haricindeki talep kısmı yönünden davanın kanuni dayanağı olmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın tam kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, 04.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.