Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/6946 E. 2014/7621 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6946
KARAR NO : 2014/7621
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : Çerkeş Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/08/2013
NUMARASI : 2011/200-2013/99

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının Belediye-İş Sendikası üyesi olduğunu ve belediye işçisi olduğu döneme ilişkin toplu iş sözleşmelerinden yararlandığını, davalının toplu iş sözleşmesinden kaynaklı alacak ve haklarını ödemediğini, toplu iş sözleşmesi zamlarının usulüne uygun yapılmadığını ifade ederek ilave tediye, ikramiye, yakacak yardımı, giyim yardımı, iş riski ve sorumluluk zammı, süt ve yoğurt yardımı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının en yüksek işletme kredisi faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, açılan davanın kısmen doğru olduğunu, davacıya ait ücretin kadrosundan da anlaşılacağı üzere toplu sözleşme ile kazanılmış haklarından yakacak yardımı, giyim yardımı, ilave tediye alacağının kısmen ödendiğini, öğrenim yardımının bilgi vererek talep edenlere verildiğini, buna karşılık diğer haklarının tamamen verildiğini veya olmadığını, ayrıca süt ve yoğurt yardımının sözleşmede olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin toplu iş sözleşmelerinden yararlanmasına rağmen davalı tarafından toplu iş sözleşmesi kaynaklı alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur.
Somut olayda davalı tarafından ıslah dilekçesi 20.05.2013 tarihinde tebliğ alınmış ve 27.05.2013 tarihinde süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulmuştur. Mahkemece bilirkişiden ek rapor alınmayarak resen hesaplama yoluna gidilmiş ise de mahkeme tarafından yapılan hesaplamanın denetime elverişli olmadığı ve dosya kapsamına uygun düşmediği görülmektedir. Bu itibarla davalının ıslaha karşı zamanaşımı defi konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre davacının talepleri hakkında karar verilmesi gerekirken bunun yapılmayarak eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
3-Davacının toplu iş sözleşmesi kaynaklı iş riski ve sorumluluk zammı alacağı olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Toplu iş sözleşmelerinde belediyede çalışan sendika üyesi işçilere her gün için belirli maktu tutarda iş riski ve sorumluluk zammı ödemesi yapılacağı kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamında yer alan bordrolarda iş riski ve sorumluluk zammı ödemeleri gözükmektedir. Bunların hesaplanan iş riski ve sorumluluk zammı alacağından mahsup edilmemesi isabetsizdir.
4-Diğer taraftan davacının talepleri değerlendirilirken davalı tarafından kanıtlanan davacının izinde olduğu sürelerin dışlanmaması da yerinde olmamıştır.
5-Seri olarak temyiz incelemesi yapılan dosyalarda aynı çalışma sisteminin söz konusu olmasına rağmen diğer dosyalardan farklı olarak davacının ulusal bayram ve genel tatillerin 1/3’ünde değil de tamamında çalıştığı kabul edilmiştir. Ancak bu kabulün gerekçesinin ne olduğunun ve neden diğer dosyalardan farklı bir değerlendirmede bulunulduğunun açıklanmaması ve bu şekilde diğer dosyalardaki tespitle çelişkiye düşülmesi de doğru olmamıştır.
6-Kanunda yer alan hükümleri aynen tekrar eden toplu iş sözleşmesi ya da iş sözleşmesi hükümlerine “nötr hüküm” adı verilmektedir. Nötr hükmün toplu iş sözleşmesinde yer alması durumunda toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara uygulanan özel faiz türü uygulanamaz. İlgili kanun hükmünde özel bir faiz türü öngörülmüşse buna göre; yoksa ücret türünden alacaklar için en yüksek banka mevduat faizine, diğer alacaklar için ise kanuni faize göre faiz talebi hakkında karar verilmelidir. Somut olayda ilave tediyeye ilişkin hüküm nötr hüküm niteliğindedir. Bu itibarla kanuni faiz yerine en yüksek işletme kredisi faizine hükmedilmesi de yerinde olmamıştır.
7-Son olarak mahkeme tarafından toplu iş sözleşmesinde yazan tarihlerden itibaren faize hükmedilmiştir. Öncelikle dosya kapsamında somut olaya uygulanan birden fazla toplu iş sözleşmesi söz konusudur. Özellikle ilave tediye alacağı bakımından bir belirsizlik olduğu görülmektedir. Mahkeme gerekçesinde faiz başlangıç tarihlerine ilişkin açıklamalar yer almış ise de hangi alacak kısımları için hangi tarihten itibaren faiz uygulanacağı anlaşılamamaktadır. Mahkeme kararı şu haliyle faiz başlangıcı noktasında infazda tereddüt oluşturacak niteliktedir. Mahkemece yapılacak iş; faiz başlangıç tarihlerini infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde ortaya koymak ve özellikle işlemiş faiz hesabı olan seri dosyalarında mükerrer faiz yürütülmemesine dikkat etmektir. Kararın bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.