Yargıtay Kararı 22. Hukuk Dairesi 2014/6097 E. 2014/11333 K. 05.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 22. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6097
KARAR NO : 2014/11333
KARAR TARİHİ : 05.05.2014

MAHKEMESİ : Ankara 14. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2013/601-2013/833

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacının Ankara Büyükşehır Belediyesine bağlı Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı bünyesinde usta öğretici olarak çalışıtığını, işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeni ile iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini belirterek birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı kurum vekili, uyuşmazlığı çözme görevinin idari yargıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi hesaplamaları doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı temyizi üzerine Dairemizin 17.06.2013 tarih 2013/15677 esas ve 2013/14588 karar sayılı ilamıyla; “Dosya içeriğine göre, davacının tek taraflı taahhütname imzalayarak dışarıdan ücretli usta öğretici olarak görevlendirildiği, ek ders ücretlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesi gereğince ödendiği anlaşılmaktadır. Davacının sosyal güvenlik hukuku yönünden Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında gösterilmesi iş sözleşmesi ile çalıştığını göstermez. Davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunmamaktadır. Statü hukukuna tabi olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b, 115/2. maddeleri gereği yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girerek kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır ” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada; ” Bozma ilamının karar tarihinden sonra uyuşmazlık mahkemesinin 30.09.2013 tarih 2013/851 esas ve 2013/1277 karar sayılı ilamı ile dava konusu uyuşmazlığa bakma görevinin Adli Yargı’ya ait olduğu yolunda karar verilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kararlan tüm yargı mercileri için bağlayıcı nitelik taşıyan kararlardandır. Bu nedenle uyuşmazlığa bakma görevinin Adli Yargı’ya ve adli yargı içerisinde hizmet akdinden kaynaklanan ihtilaflara bakma görevi, iş mahkemelerine aittir” gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, dairemizin 6352 sayılı Kanun’un 40. maddesi ile eklenen 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun geçici ikinci maddesi uyarınca öncelikle inceleme yetkisi bulunmaktadır. Dairemizin daha önceki kararlarında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca istihdam edilen usta öğreticilerin statü hukukuna tabi olduğu görüşü benimsenmiştir. Ancak, konu ile ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 30.09.2013 tarih, 2013/851 esas, 2013/1277 karar sayılı kararında, aynı statüdeki davacının, idareye verdiği bir taahhütnameye istinaden çalışması ve taahhütnamede ek ders ücretinin hesaplanmasında 657 sayılı Kanun’un 176. maddesinin esas alınmasının , davacının kamu personeli statüsünde değerlendirilmesi için yeterli olmadığı, bu düzenlemenin taahhütnameyi idari sözleşme haline de getirmeyeceği belirtilerek uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Bu görüş dairemizce de benimsenmiştir. Bu nedenle direnme gerekçesi uygun bulunduğundan Dairemizin 17.06.2013 tarih 2013/15677 esas ve 2013/14588 karar sayılı sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına karar verildi. Dava dosyası için Tetkik Hakimi…. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık hizmet süresi konusudur. Davacı 2001 yılı Eylül ayından 01.07.2008 tarihine kadar davalı bünyesinde çalıştığını iddia etmiştir. Mahkeme, davacının 2187 takvim günü çalışması bulunduğu kabul edilmiş ve alacaklar bu hizmet süresine göre hükme bağlamıştır. Ancak dosya içerisindeki Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davacının, davalı bünyesinde 2004 ve 2008 yılları arasında 1216 gün çalışması bulunmaktadır. Davalı tarafından sunulan kayıtlarda, davacının 2001 yılı Aralık ayında çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır.Hizmet süresi hususu, tüm alacakların miktarını etkileyecek mahiyettedir. Davacının çalışma süresi denetime elverişli raporla belirlenerek, davalının kazanılmış haklarını da korumak sureti ile talep konusu alacakların hesaplanması gerekirken yazılı şekilde yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi hatalıdır.
3-Taraflar arasındaki bir başka uyuşmazlık ilave tediye alacağının hesaplanmasında esas alınacak ücret konusundadır.
6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkındaki Kanun’un 4. maddesine göre, ilave tediye alacağının ödeme zamanını, Bakanlar Kurulu belirler. Bakanlar Kurulunun kararı ile ilave tediye alacağı muaccel hale gelir. İlave tediye hesabı, Bakanlar Kurulunun belirlediği ödeme tarihlerindeki ücrete göre yapılmalıdır. Somut olayda, ilave tediye alacağının hesaplanmasında esas alınan ücretin anılan yasal düzenleme gözetilmeden belirlenmesi ve bu şekilde hesaplanan miktarın hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
4-Hafta tatili ücreti konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 46. maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Kanun’un 63. maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş, işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46. maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.
Dosya içeriğine göre davacı resmi kurumlarda cumartesi ve pazar günlerinin hafta tatili olduğunu belirterek anılan günler için hafta tatili ücreti alacağı talebinde bulunmuştur. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda çalışma dönemlerine tekabül eden Cumartesi ve Pazar günleri karşılığı hafta tatili ücreti alacağının hesaplandığı anlaşılmaktadır.Ancak yukarıda açıklanan yasal düzenleme karşısında sadece haftada 1 gün için hesaplama yapılmalıdır. İki gün hafta tatili izin ücreti hesaplanması hatalıdır.
5-Davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176. maddesi gereğince 21.03.2006 tarihi öncesi için fark ücret alacağı talep edip edemeyeceği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Anılan Kanun’un 21.03.2006 tarihi öncesi yürürlükte bulunan 176. maddesinde; “Bu kanunun değişik 89. maddesine göre kendilerine ders görevi verilenlere ders saati başına gündüz eğitimi için seksen , gece eğitimi için 90 gösterge rakamının bu kanuna göre belirlenen aylık katsayısı ile çarpımından oluşan miktar üzerinden ek ders ücreti ödenir.
Bu ücretler;
a) Özel eğitime muhtaç öğrencilerin eğitim ve öğretim gördüğü kurumlarda görevli öğretmen ve yöneticiler ile bu öğrencilere yönelik açılan özel sınıf öğretmenlerine
B) Kurumların eleman yetiştirmek üzere açtıkları mesleki okullarda ve eğitim merkezlerinde görevli yönetici ve öğretmenlere , cezaevlerinde görevli öğretmenlere , kurs , seminer ve hizmet içi eğitim faaliyetlerinde görevlendirilen öğretmen ve memurlara,
c) Alanlarında master derecesini almış öğretmenlere, %25, alanlarında doktora derecesini almış öğretmenlere ise %40 fazlasıyla ödenir. ” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda davacının master derecesini aldığına dair dosya içerisinde herhangi bir bulgu yer almamaktadır. Anılan nedenle fark ücret alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul edilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Hükmün yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.05.2014 günü oybirliği ile karar verildi.